İl Müftüsü Ahmet Dilek İle Ramazan Sohbetleri - RİYA VE KİBİR

İl Müftüsü Ahmet Dilek İle Ramazan Sohbetleri - RİYA VE KİBİR

Hz. Peygamber (SAV), ashabına ve ümmetine hitaben buyurdular ki: “Sizin müptela olmanızdan korktuklarımın en korkulusu küçük şirktir.”

Ashap dedi: “Ey Allah’ın Rasülü, küçük şirk nedir?” Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdular: “Riyadır. Şanı yüce olan Allah, kulları amelleriyle mükâfatlandıracağı gün riyakârlara der ki: “Dünyada amellerinizle kendilerine gösteriş yaptıklarınıza gidiniz. Bakın bakalım, o mürailik yaptıklarınızın yanında kendiniz için bir hayır bulabilecek misiniz?”

İşte amellerin karşılığının verileceği gün, yani kıyamet günü riyakarlara böyle hitap edilir. Çünkü onların dünyadaki amelleri aldatmaca üzerine kurulmuştur. Onlar, o amelleri Allah rızası için değil, diğer insanları aldatmak üzere yapmışlardır. Onun için ahirette de aldatmaca üzerine muamele görürler.

Kul, ameli sırf Allah rızası için olduğu takdirde sevaba müstahak olabilir. Allah başkasının ortak edildiği ameli kabul etmez. Ona mukabil sevap vermez. Diğer insanlara gösteriş için ibadet eden kul, bu ibadetine Allah’tan başkasını ortak etmiş olur.

Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: “Riya ve gösteriş için amel işleyen kişinin hali, para kesesine çakıl taşı doldurup çarşıya çıkan kişinin haline benzer. Onu görenler: “Bu adamın kesesinde ne kadar çok para var.” derler. Fakat o kesenin, onu görenlerin sarf ettiği bu sözlerden başka sahibine bir faydası yoktur. Zira içindekilerle bir şey satın almak istese, hiçbir şey alamaz. İşte riya ve gösteriş için yapılan ameller de böyledir. Görenlerin: “Ne dindar insan. Ne hayırsever insan.” demesinden başka kendisine bir faydası yoktur.”

Kim ki yedi şeysiz yedi şeyi işlerse, amelinin faydasını göremez:

1-Ameli, korku ile yapar, fakat sakınmazsa: Yani: “Ben Allah’ın azabından korkarım.” der, fakat günahlardan kaçınmazsa onun bu sözünün kendisine bir faydası yoktur.

2-Talep etmeden, sadece ümit ederse: Yani, “Ben şanı yüce olan Allah’ın sevabını umuyorum.” der, fakat sevabı kazandıracak salih amelleri işlemeyi talep etmezse, onun bu sözünün kendisine bir faydası olmaz.

3-Sadece niyet eder, fakat kastetmezse: Yani, kalbi ile taatler ve hayırlar işlemeye niyet eder de bunları fiilen yapmayı kastetmezse, onun bu niyetinin kendisine bir faydası olmaz.

4-Dua eder, fakat cehdetmezse: Yani kendisini hayra muvaffak etmesi için Allah’a dua eder, fakat hayırlar işlemek hususunda cehdetmez ve gayret göstermezse, onun bu duasının kendisine bir faydası olmaz.

5-İstiğfar eder, fakat nedamet duymazsa: Yani diliyle Esteğfirullah der, fakat işlemekte olduğu günahlardan dolayı pişmanlık duymazsa, onun bu istiğfarının kendisine bir faydası olmaz.

6-Amellerini açıkça yapar, gizlemezse: Yani, nefsinin terbiyesi için işlediği amelleri gizlice ve gösterişsizce değil de alenen yaparsa, bu aleniyetin kendisine bir faydası olmaz.

7-Amellerini ihlâssız yaparsa: Yani, büyük ceht ve gayretlerle ibadet ve taatlerde bulunur, hayırlar işler, fakat bunları sırf Allah rızası için değil, riya için yaparsa, onun bütün bu amellerinin kendisine bir faydası olmaz. Sadece kendi kendini aldatmış olur. Hz.Peygamber: “Ahir zamanda bir takım insanlar zuhur eder. Dünyalık karşılığında dini ve dini esasları yitirirler. Dilleri şekerden tatlıdır; kalpleri canavar kalbidir.’’

Zünnun-i Mısrî’ye soruldu:“Kul, kendisinin Allah’ın has kulları zümresinden olduğunu nasıl bilir?” Şöyle cevap verdi: “Bu, dört şeyle bilinir:1-Rahat müslümanlığını terk ederse. 2-Az-çok demeden, elinde mevcut olan imkânlarıyla muhtaçlara yardım ederse. 3-Geçici dünyevî şeyleri kaybetmiş olmaktan üzüntü duymazsa. 4-Onun nazarında, övülmekle yerilmenin bir farkı olmazsa.”

Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:“Kıyamet günü insanlardan bir bölük, cennete sevk edilir. Onlar oraya yaklaşıp cennetin kokularını duydukları, köşklerini ve Allah’ın cennet ehli için hazırladığı diğer nimet ve ihtişamları gördükleri anda, kendilerini oraya götürenlere şöyle seslenilir: “Çevirin onları geri! Onların orada nasipleri yoktur.” Bunun üzerine öyle bir hasret ve nedametle geri döndürülürler ki, ne evvelkiler ne de sonrakiler böylesi bir hasret ve nedametle dönmemişlerdir. Bu sırada onlar şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Ne olurdu, evliya kullarına hazırladığın bu nimetleri göstermeden bizi cehenneme koysaydın!” Allah onlara şöyle cevap verir: “Ben bunu size bilhassa yaptım. Zira siz, yalnız kaldığınız zamanlarda büyüklük ve azamet taslayarak benimle çekişiyor, insanlarla karşılaştığınız anlarda ise onlara mütevazı görünüyordunuz. Böylece kalbinizde mevcut duygunun aksine, amellerinizle insanlara riyakarlık ediyordunuz. İnsanlardan korkuyordunuz da benden korkmuyordunuz. Onlara tevazu gösterip şanlarını yüceltiyordunuz da bana tevazu gösterip şanımı yüceltmiyordunuz. Herhangi bir şeyi insanlardan korkunuzdan terk ediyordunuz da benden korkunuza terk etmiyordunuz. Bugün size büyük sevabımı haram kıldığım gibi, azabımın en acıklısını da tattıracağım.”

HZ Ali (ra) şöyle der: “Riyakarın dört alameti vardır: 1-Yalnız olduğu zamanlarda uyuşuktur. Hayırlı bir amel işleme hususunda şevk duymaz, gayret göstermez. 2-Diğer insanlarla beraber olduğu zamanlarda neşelidir. Onlara gösteriş yapabileceği için şevk duyar, gayretli olur. 3-Övüldüğü zaman daha çok iş yapar. 4-Zemmedilince ameli azaltır.”

Nefsin arzularına göre yapılan amel çirkindir, kötüdür ve Allah’ın rızasına uygun değildir.

Amellerin ecrini yalnız Allah’tan beklemek, amelleri sadece Allah rızası için yapmak ve halkın övmelerine veya kötülemelerine hiç kulak asmamaktır. Allah, kadrini bilme nimetini, rızık olarak mutlaka verir.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.