Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kanayan yarası olan ve yüzlerce ailenin sağılmasına neden olan tefecileri Hakkari Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ali Yiğit, https://www.yuksekovahalkinsesigazetesi.com’daki köşe yazısında yer verdi.
İşte bir solukta okunan o yazı:
Cilo Dağlarının eteklerine serpilmiş bu şirin ilçe, yiğit insanlarının sıcak gülüşleriyle, ticaretin nabzının attığı canlı sokaklarıyla bilinirdi bir zamanlar… Yüksekova, yalnızca bir coğrafya değil, yürekleri aynı heyecanla çarpan bir ailenin sıcak yuvasıydı. Ne var ki şimdi, görünmez bir canavar, bu yuvanın temellerini kemiriyor: Tefecilik ve faiz belası. Hepimiz, aslında kaçmamız gereken bu canavarın kollarına düşüyoruz.
Kapanan Kepenkler, Kırılan Hayaller
Bugün Yüksekova’nın sokaklarında dolaşan her göz, ardı ardına kapanan dükkânların hüznünü görür. Her inen kepenk, yalnızca bir iş yerinin değil, bir ailenin umutlarının da gömüldüğünün habercisidir. Bankaların kapılarından eli boş dönen, devlet desteğine ulaşamayan esnaf, “yardım” kisvesi altında yaklaşan tefecilerin kollarına düşüyor.
Ve sonra? Sonrası bir kâbus… Borç büyüdükçe büyüyor. Ödeyemeyenin malına el konuluyor, işyeri gasp ediliyor, aileler tehditlerle sindiriliyor. Çaresizlik, insanı sadece cebinden değil, ruhundan da vuruyor.
Aileler Çöküyor, Çocuklar Kayboluyor
Bu bela, yalnızca ekonomiyi değil, toplumun çimentosu olan aile bağlarını da parçalıyor. Borç batağındaki baba, evden uzaklaşıyor; kaygıyla kıvranan anne, sessiz gözyaşlarına boğuluyor. Çocuklar ise yoksulluğun gölgesinde büyüyor. Kimi evler boşanmayla dağılıyor, kimi gençler umutsuzluğun kollarına itiliyor.
Bazen bu yük o kadar ağır geliyor ki, intihar haberleriyle sarsılıyor sokaklar. Yalnızlaşan insanlar, çığlıkları duyulmayan mağdurlar… Ve her geçen gün biraz daha derinleşen bir karanlık.
Korkunun Susturduğu Şehir
Herkes biliyor ama kimse konuşmuyor. Çünkü tefeciler yalnızca para veren değil, korkuyla hükmeden, şiddetle susturan bir güç. Yerel güç odaklarıyla bağlantılı oldukları söylentileri, mağdurları daha da sessizleştiriyor. Konuşanların başına gelenler, diğerlerine ibret oluyor.
Yüksekova’nın en büyük direnişi, suskunluğun altında eziliyor.
Devlet Nerede? Adalet Neden Sağır?
Peki, bu kadar büyük bir sorun karşısında devlet nerede? Yargı neden etkisiz? Maalesef yılların getirdiği bir "değişmez" inancı, insanları çaresizliğe mahkûm ediyor. Oysa çıkış yolu mümkün:
Tefecilik ağının çökertilmesi,
Tefeciliğe bulaşanların yargılanması.
Mağdurların koruma altına alınması,
Esnafa faizsiz kredi ve destek paketleri,
Adaletin hızla yerini bulması.
Aksi halde Yüksekova, ekonomik olduğu kadar manevi çöküşün de eşiğine gelecek.
Artık Uyanma Vakti!
Bu satırları yazarken tek bir şeyi hatırlatmak istedim: Bu sorun, yalnızca bir ailenin, esnafın veya bir gencin değil, hepimizin meselesi. Gazeteciler, din adamları, sivil toplum, aydınlar, mahkemeler, avukatlar, herkes…
Konuşmalıyız! Korkmadan, yılmadan… Çünkü her suskunluk, bir sonraki mağdurun kapısını çalıyor.
Bugün sessiz kalırsak,
Yarın bir esnaf daha kepenk indirecek,
Bir aile daha dağılacak,
Bir genç daha karanlığa batacak.
Yeter artık!
Bu şehir, huzurla anılsın… Korkuyla değil!