Babaannem, daha ben doğmadan önce, en muhtaç olduğu anlarda bu dağa çıkar, duasını eder, muradı için adak adarmış şehrin diğer yerlileri gibi.. Çocukken onun anlattığı hikâyeleri defalarca dinlerdim. Cudi, herkesin muradına erdiği son noktaymış gibi bir hazla dinlerdim hem de.. Sessizce yürüyen, taşların arasında dualar eden yaşlı bir kadının öyküsü, içimde hem hayranlık, hem de muhteşem bir merak uyandırırdı. Cudi ve Gabar’ı çocuk gözlerimle ilk kez fark ettiğimde, gölgeleri şehrin üzerine inerken bazen kendimi babaannemin gözünden hayal eder, Cudi’nin eteklerinde, rüzgârın ve sessizliğin arasında durduğunu görürdüm. O hikâyeler, bana dağın bir sır sakladığını, herkesin kendi umut ve dualarını orada bulabileceğini fısıldıyordu.
Zamanla bu merak ve hayranlık yerini biraz ürperti, biraz korkuya bıraktı.. Hiç unutmam bir Nevruz akşamı yaklaşınca aileler kimsenin dışarı çıkmasını istemezdi. Biz merakla sordukça, onlar ısrarla susarlardı. Sanki Cudi ve Gabar, herkesin bildiği ama kimsenin anlatmadığı bir sırrı taşıyordu. O sessizlik, ürpertiyle beraber, aklımda binbir soru da bırakırdı elbette.. ve takip eden kaç Nevruz akşamı sessizliği ..
O Nevruz akşamlarının üzerinden yıllar geçti. Cudi hâlâ dimdik duruyor, Gabar da yanına eşlik ediyor; ama gölgeleri artık eskisi kadar ağır değil. Sokaklarda, kahvelerde, ev sohbetlerinde konuşulanlar farklıydı artık; Cudi ve Gabar’ın sessizliği yerini yeniden bir umut ve canlılık hissine bırakmıştı. Evet Cudi ve Gabar hâlâ aynı dağlar; ancak değişen biziz. Korkularımız, suskunluğumuz ve geçmişin gölgesi… Artık şehrin kalbinde bir yaşam, bir ses var.
Ve bugün, Gabar’da petrol çıkıyor.
Doğanın şehrimize bu cömert armağanı, yıllardır sessiz duran dağların bir kez daha dikkat çekmesini sağladı. Şehrimizin asıl gerçeğine gelirsek; petrol sadece ekonomik bir fırsat değil; insanların, şehirlerin ve geçmişin ağır yükü altında saklanmış hikâyelerin yeniden fark edilmesi anlamına gelmiyor mu sizce de?
Cudi ve Gabar, geçmişle gelecek arasında bir köprü; şehrin tüm hafızasını taşıyan iki bekçi gibi duruyor. Üstelik umut, canlılık ve keşif duygusu ile dolup taşıyor. Bir kayanın üzerine oturup uzaklara baktığımda, Gabarda yükselen dumanı değil, çocukluğumun izlerini görüyorum: Babaannelerimizin anlattığı eski heyecanlı hikâyeleri...
“Dağlar ne kadar sessiz olursa, içinde sakladıkları hikâyeler o kadar derindir.”
Bazen bir dağ sadece bir dağ değildir.
Bazen bir petrol kaynağı sadece bir maden değildir.
Ve belki de herkes, kendi küçük dualarını, kırık umutlarını, sessiz beklentilerini o dağların eteklerinde bulabilir.
Cudi ve Gabar, sadece taş ve toprak değil; onlar geçmişi, umutları ve hayalleri taşıyan sessiz bekçilerimiz..
Cudi ve Gabar Bir Şey Fısıldıyor
Cudi ve Gabar Bir Şey Fısıldıy
Yorum Yap
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.