DIŞLANMIŞ (ETAP DIŞI) TERÖR (5233 S.Y.) MAĞDURLARI

Eşit Davranma İlkesi Üzerine

Yazının başlığı, konunun mağduru olmayan okuyucular için anlaşılması zor olabilir. Amacımız, bu konunun mağduru olan vatandaşların sesini duyurmaktır.

Herkesin bildiği gibi, 2015 yılının ikinci yarısından sonra güvenlik güçleri ile terör örgütü mensupları arasında başlayan çatışmalar nedeniyle sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Yaklaşık 8 ay süren çatışmalar sonunda il merkezimiz harabeye döndü. Bu yazımızda, bu olayların nedenlerini tartışmayacağız. Konumuz, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında meydana gelen zararların karşılanması sırasında, "etap dışı" denilerek, diğer mağdurlardan çok farklı bir uygulamaya tabi tutulan terör mağdurlarının yaşadığı mağduriyet ve haksızlıklardır.

Öncelikle, "etap dışı" denilen uygulamanın ne anlama geldiğini açıklamakta fayda görüyorum. Okuyucuların aklına doğal olarak şu soru gelebilir: "Terör mağdurunun ayrımı mı olur?" "Etap dışı" denilerek, diğer mağdurlardan çok farklı bir uygulamaya tabi tutulan bu terör mağdurlarının yaşadığı mağduriyetlere baktığımızda, bu soruya maalesef evet diyoruz.

Bu arada, "etap dışı" denildiğinde, mağdurun, yıkılan evinin üzerinde bulunduğu zemin ya da alanın, yeniden yapılan konutların yapıldığı zemin ya da alana dâhil olmadığı anlamına geldiğini belirteyim.

Etap dışı denilen uygulamanın ortaya çıkmasındaki neden, mağdurlara, yıkılan evlerine karşılık olarak yapılması amacıyla yapılan konutların sayısının yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki yıkım işlerinin tamamı, yıkımından önce yaşları, sayıları ve metrekareleri gibi tüm nitelikleri ile kayıt altına alınarak bizzat yetkili kurum olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün nezaretinde gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla yapılacak olan konutların eksik yapılmış olmasında mağdurların herhangi bir katkısı veya kusuru yoktur. Konut yetersizliği nedeniyle etap dışı uygulaması devreye sokularak, yıkılan evinin yerinde konut yapılmayanlara konut verilmemiştir.

Hâlbuki tıpkı diğer hak sahipleriyle de olduğu gibi etap dışı kalan mağdurlarla da bir konut teslim vaadi sözleşmesi imzalanmış ve bu sözleşmeye göre yıkılan evinin karşılığında aynı ölçülere sahip yeni bir ev verileceği kararlaştırılmıştı.

Aynı kararla konutların teslimi gerçekleşinceye kadar kira yardımı yapılması kararlaştırıldı ve bu kira yardımı konutlar teslim edilinceye kadar ödendi. Etap dışı olmayanlara konut teslimleri gerçekleştikten sonra, konut alamayan mağdurlara yapılan kira yardımları da kesildi. Bu durum, hem konutlarını alamadıkları, hem kira yardımlarının kesildikleri, hem de yazının devamında da belirtildiği gibi konut karşılığında verilmesi kararlaştırılan tazminatı da halen alamadıkları için mağdurların mağduriyetini daha da derinleştirdi. Bu haksız ve adaletsiz durum, yapılan kira yardımın kesilmesinden yaklaşık 4 yıl geçmiş olmasına rağmen halen giderilmemiştir.

Konuyla ilgili 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanuna göre, terör nedeniyle meydana gelen zararların ayni olarak verilmesi gerekir. Yani, anılan yasa gereği mağdurlara yıkılan konutlarına karşılık yeni bir konut verilmesi gerekirken, yıkılan evlerine karşılık kendilerine ev verilmeyen bu mağdurlara bedelinin ödenmesine karar verildi. Bu kapsamda Zarar Tespit Komisyonunca bedel tespiti yapıldı. Ancak, tespit ve teklif edilen tutar, ülkemizdeki mevcut yüksek enflasyon dikkate alındığında, bırakın yeni bir ev almayı ya da yapmayı, yapılacak evde kullanılacak ana inşaat malzemelerinin yarısını bile karşılamıyordu.

Bu yüzden de mağdur vatandaşlar, güncel, adil ve makul bir tutar almak için doğal olarak yargı yoluna başvurdular. Yargılama sonucunda, mağdurların haklı oldukları anlaşıldı. Ancak, yıkımın üzerinden yaklaşık 8 yıl gibi uzun bir süre geçmesine ve yargı kararının komisyona iletilmesinden yaklaşık 5 ay geçmiş olmasına rağmen, mağdurların zararları halen karşılanmadı.

Vicdan sahibi her insan, aralarında hiçbir ayrım yapılamayan, hepsi de terör mağduru olan bu vatandaşların maddi ve manevi kayıpları açısından karşılaştırdığında ne demek istediğimi ve mağduriyetin ne kadar büyük olduğunu anlayabilir. Hâlihazırda maddi imkânı olanların çoğu halen kirada; maddi durumu olmayanlar ise çoğu yakın akrabalarıyla mecburen iki aile aynı anda bir evde yaşamak zorunda kalmışlardır. Ülkemizde mevcut yüksek enflasyon koşullarında bu durumun devamı da nerdeyse imkânsızdır.

Kesin sayılarını bilmemekle beraber, her bir mağdurun ortalama 4-5 kişilik bir aileye karşılık geldiği dikkate alındığında, bu haksız ve adaletsiz durumun devamı kabul edilemez bir hal almıştır. Bu nedenle, ilimizin güncel ve an itibariyle çözüme kavuşturulması gereken en önemli sorunlarından biri olarak görüyor ve yetkililere tüm bu mağdurlar adına bu sorunun çözüme kavuşturulması için gereğinin biran evvel yapılması çağrısında bulunuyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri