“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
İçi ne kadar boş boş boş bir cümle.
Yok!
Ben bilmem de!!!
Ama seni sen eden, seni şöyle tarif etmiş.
“Şüphesiz biz, insanı karmaşık bir damla sudan yarattık.”
Görünen o ki akıbetimizde bir parça kara toprak olacak.
Şuna, buna, ona, sırtını dayadıkların, kudreti aldığı nefesini bile yönetmeye, aldığı lokmayı sindirmeye bile gücü yokken ne oluyorda bu bir damla sudan yaratılan kişiler, insanlar veya insancıklar; kendini dünyayı döndüren kişi zannedip ego, benlik, enaniyet elbisesi ile sağa sola saldırıyorlar.
En güzel elbise olan tevazu libası ile alçak gönüllülük ve yumuşak bir lisan ile muamele etmiyorlar.
Asıl sen kimsin? Kim olduğunu biliyor musun?
Senden bir adım yukardaki merdivende oturanın önünde eğilip, daha aşağı da olanı gördüğünde burnunu en tepelere diktiğin kibir ateşi, seni yerle yeksan etmez mi?
Geçmişimizi ve nereye gideceğimizi bilerek yaşamak.
Toprak gibi mütevazi olup bağrında gül ve gülistan çiçeklerini yetiştirmekten öteye gitmemek gerek.
Hor görme horlanırsın, hoş gören hoşlanan ol vesselam