Hâdiseyi dinleyip not alan ve Kürtçeden Türkçeye Çeviren: Dr. Öğr. Üyesi Veli TATAR
Vefat etmiş bir ninemizin eski Cûdi Dağı festivallerine dair bir hâtıratını burada paylaşmak istiyorum. Kendisine “Gençliğinizde Cûdî Dağı festivalleri nasıl geçerdi?” diye sorduğumda şöyle anlatmaya başladı:
“Gençliğimizde 1930-1940’lı yıllarında biz genç iken her yıl bir defa Cûdî Dağı’na festivale çıkardık. Cûdî festivalinin yaklaştığı zamanlarda bizleri bir heyecan sarardı. Günler öncesinden ekmek pişirir; kavurma, otlu peynir, kurutulmuş sebzelerimizi hazırlardık. Çünkü festival bir hafta kadar sürecekti. Festivale gelecek her aile kendi durumuna göre bir şeyler hazırlar getirdiklerini festivalde paylaşırdık. Özellikle benim pasta dedikleri şekerli ekmeğim çok beğenilirdi. Bu sebeple Cûdî festivaline iki gün kala tepsi tepsi hazırlardım. Festival gününe kadar bütün hazırlıklarımızı yapardık. Nihayet festival günü yaklaşınca hazırladıklarımızı hayvanlarımıza yükler Cûdi’ye doğru yol alırdık. Şafak vakti yola çıkar ikindi gibi Cûdi’nin başında olurduk. Oraya varır varmaz sefinede büyük bir iman şevkiyle namazımızı kılardık. Cûdî Hz. Nûh’un gemisini ağırladığı için bizim için büyük bir önemi haizdi. Aynı zamanda Kâbe’nin yapıldığı taşlardan biri Cebrail Aleyhisselam tarafından Cûdi’den alındığı için bu dağ bizim için önemliydi. Dedelerimiz bizlere Cûdi’ye yedi defa gelenlerin bir Hac sevabı aldığını söylerlerdi. Bu sebeple bizler de yedi defa ziyareti tamamlamaya çalışırdık. Cûdi’yi ziyaret etmeyip hastalananlar ölmekten korkarlardı. Cûdi dağına varıp namazımızı kıldıktan sonra çadırlarımızı kurar ve birkaç gün sürecek olan festivalimize hazırlık yapardık. Orada kaldığımız sürece ibadet ederdik. Biz Cûdi Dağı’na gitmeden günler öncesinde oraya gidilir ve gerekli hazırlıklar yapılırdı. Oraya çevre köylerden herkes gelirdi. Festivale başlamadan önce büyük bir ateş yakılırdı. Ondan sonra Kur’an ve mevlitler okunurdu. Misafirler ağırlanır ve herkes getirdiği et, peynir, süt ve diğer yemekleri çıkarır birbirleriyle paylaşırdı. Biz kadınlar olarak yemek işiyle ilgilenirdik. Yemekler yendikten sonra ibadetlerimize devam ederdik. Bazen defli ilahi ve kasideler söylenirdi. Festivalimiz bitince de evimize dönerdik. Oradaki maneviyatımız artardı. O manevi ruhla evimize döner ve bir sonraki yılın festivalini beklerdik.”
“Her yıl Cûdi Dağı festivalleri düzenlenirdi. Bu festivallerin bizim için kültürel yönünden ziyade dini yönü önemliydi. Çünkü Kur’an’da da belirtildiği gibi Hz. Nûh’un gemisi Cûdi Dağı’na inmiştir. Aynı zamanda ömründe yedi defa bu festivali ibadetle icra edenlerin bir Hac sevabı aldığına inanılırdı. Bu inanç dini olarak her ne kadar gerçek olmasa da Cûdi Dağı’nın önemini bizlere göstermekteydi. Özellikle kadınlarımız buna inanmış ve bu sebeple festivalin yoğun katılımcıları kadınlar olmuştur. Festival günleri yaklaşırken gerekli tüm hazırlıkları yapardık. Festival günlerinde yüklerimizi hayvanlara bindirir sabah namazından sonra yola çıkardık. Bazıları sabah namazını Cûdi Dağı’nda kılardı. Orada günlerce kalırdık. Kaldığımız günlerde de namaz kılar, Kur’an okurduk. İbadetlerimizi icra ederdik. Ben her yıl katılmazdım ama her festival yaklaştığında Şırnak halkının heyecanına şahit olurdum. Son yıllarda güvenlik gerekçesiyle bu festivallere gidemez olduk. Eski nesil Cûdi’yi festivaller sayesinde bilir ve oraya hep hasret kalırdı. Ancak yeni nesil Cûdi’yi bilmez. Dilerim ki bu festivaller tekrar başlar ve eski kültürümüzü tekrar yaşatmış oluruz.” (Yıl: 2014)