HORANTA

İnsan kavramlarla düşünür ve ifade eder. İşte bu nedenle ağzımızdan çıkan kelimeler ve kavramlar düşüncemizin sınırlarını gösterir. Bir insanı dinlerken kullandığı kelime ve kavramlara dikkat edersek, o kişinin hangi konuya odaklandığını, o konuyu ne kadar ifade edebildiğini bir başka ifadeyle içine düştüğü düşüncelerini okuyabiliriz. Çünkü her konuşma bir arz-ı haldir. Konuşan kendini arz eder.

Kelimeler ve kavramlar arz-ı hal olduğu gibi aynı zamanda zihnimizi ve gönlümüzü besleyen birer gıda gibidir. Okuduklarımız ve dinlediklerimiz zihnimizde bir yer eder ve düşüncelerimizi etkiler. Aynı zamanda duyulan ve bilinçli şekilde dinlenen her kelime insanın kalbine değer ve duygularını da etkiler, onları değiştirir ve dönüştürür. Çünkü zihin ve gönül bir gölet gibidir. Zihni ve gönlü neyle doldurursak o olmaya başlarız.

Kelime ve kavramların düşünceyi belirlemek, zihne ve gönle gıda olmak yanında üçüncü bir yanı daha var. O da bireylerin ve toplumların kültürel yapısını göstermesidir. Her toplumun kültür haritası kullandığı kavramlar ve onları kullanma sıklığında görünür.

İşte bu makaleyi yazmaktan gaye de kültümüzde önemli bir yeri olan ve kendi anlamını aşan bir kavramı dikkatlere sunmaktır.

Günümüzde artık az kullanmaya başladığımız bu kavramı yeniden hatırlatmak ve bu kavramı terk ederek aslında nelerimizi yitirdiğimize nazarları çekmek istedim. Bu kavram yazıya da başlık olan “Horanta” kelimesidir.

Osmanlı devleti döneminde özellikle divan edebiyatının gelişmesi ve Farsça kelimelerin daha sık kullanılmaya başlanmasıyla 16. Yüzyılda kullanılmaya başlayan ve kısa sürede yaygın hale gelen Horanta kelimesi, Farsça yemek-içmek anlamına gelen Horden kelimesinden türemiştir.

Türkçede sıklıkla kullanılan köfte yiyici anlamına gelen köfte-hor kelimesi de aynı kelimeden türemiştir.

Horende kelimesi Horanta şeklinde telaffuz edilmeye başlanmış ve bu kelime zaman içerisinde “yemek” anlamını aşarak kültürel bir boyut kazanmıştır.

Horanta, ilk olarak bir çatı altında yemek yiyen kimseler anlamına gelmektedir. Bunun yanında aile, ev halkı anlamlarına da gelmektedir.

İlk anlamı, gerçek anlamıdır: Aynı sofrada buluşan kişiler. Bu nedenle memleketim Maraş’ta horanta denildiğinde hane halkı sayısı da anlaşır. “Bizim horanta beş kişi” diyen birisi anne, baba ve üç çocuklu bir aileden bahsetmektedir. “Horantaya bir kişi daha katıldı” dediğinde yeni doğan bir çocuğun haberini vermektedir.

Bu yazıyı kaleme almaktan gayem yukarıda ifade edilen bu bilgileri aktarmak değil. Asıl niyetim artık ailelerin bir sofra başında toplanmayı terk ederek aile olmaktan uzaklaşmaya başlamasıdır. Çünkü artık sofra kurmak ve aynı sofrada buluşmak yerine, yemek yalnız karın doyurmak olarak görülmeye başlandı.

Halbuki bireyler, aynı çatı altında kalarak değil aynı sofrada buluşarak aile haline gelirler. Çünkü sofra bir öğrenme mekanıdır.

Her sofrada bir oturma hiyerarşisi, yemeğe başlama sırası ve edebi vardır. Ailenin büyüğü besmele çeker ve “buyurunuz” diyerek yemeğe başlanır. Büyük başlamadan ekmeğe el uzatılmaz. Yemeğin sonunda dua edilir. Yemeğin Allah’ın lütfu olduğu hatırlanır.

Hasılı demem o ki insan kimlerle yemek yerse onunla aile olur.

Kimlere ikramda bulunursa onlarla ailesini büyütür.

Sofra kurmak ve sofrada buluşmak, aile olmanın ve aileyi güçlendirip genişletmenin en güzel yoludur.

Sofra kurmak insanı medenileştirir. Karın doyurmak ise bedene ait biyolojik bir kavramdır.

Gönlü, kapısı ve sofrası açık olan kişi gerçek zengindir.

Sofranız bereketli olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri