Kalp gönül diyarı, aşk menbaı, vücudun mizan ve terazi kalıbı.
Vücüttaki tüm organ neferlerinin kumandanı hükmünde en önemli organımız.
İki katlı, ikişer odalı, bir hane misali.
Sol üst ve sol alt odaları temiz kanın menbaı iken, sağ üst ve alt oda kirli kanın kazanı gibidir.
Vücuda ab-ı hayat burdan akar.
Tüm vücudun heyecan merkezidir.
Duygu deryasının yuvasıdır.
Onun ölçüsü ve dengesi bozuldu mu vücutta etkilenmeyen bir nokta kalmaz.
Kalp hastalıkları dünyada ölümün birinci sebebi iken aynı zamanda insanları hastanelere mahkum eden yine o kalbin marazıdır.
Peki nedir bu kalpten çektiğimiz, bir an sekteye uğrasa hayatımız kararıyor.
Genç, yaşlı demeden rüzgar gibi esen, gürleyen insanların kalpleri bir anlık sekteye uğradığında onları yerle bir eder.
Sağlıklı ve düzenli bakılması gereken baş taçımız olan bu organ.
Herşeyden daha evvel ve daha güzel bakmamız, takip etmemiz ve onu üzecek, yoracak, hasta edecek duygulardan ve gıdalardan uzak durmamız gerekmektedir.
Ne yapalım peki? Nasıl yapalım? Zaten öleceğiz deyip ne gelse önümüze alıp yemelimiyiz, Yoksa dengeli ve ihtiyaç olduğu kadar mı yemeli,
Spor yapmak mı lazım yoksa ye iç yat felsefesi ile mi devam edelim.
Hayatımıza günlük almamız gereken kalorinin üç katını midemize indirip, tüketemediğimiz kaloriyi ise kalbimizin ve diğer organlarımız etrafında zehirli bir yağ dokusu gibi sarıp, zamanla tüm damarları tıkayan bir enkaz mı olarak alıyoruz.
Mideyi aç bırakıp, dinlendirmeden yemek yemek üzerine ne gelse ağzımıza atmak mı?
Yemeğin fazlası zehir gibidir. Vücuda minik minik şekilde günlük aldığınız fazla yemekler bir zehir gibi birike birike bedeni uzun sürede yerle yeksan ediyor.
Ve kalbimiz ölüm uykusuna çile çeke çeke yürüyor.
Kalp sağlımız, zihin sağlımız, beden sağlımız ve ruh sağlımız en büyük zenginliğimizdir.
Bizde bu düşünce ile hayatımızı, çevremizi ve yemeklerimizi kalbimizin merkezinde ona zarar vermeyecek şekilde dizayn etmeliyiz.
Kalbiniz yumuşaklığında yaşayın…