Ramazan Ş., “Terör örgütü propagandası yapmak”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “Nefret suçu” gerekçesiyle gözaltına alındı. Kendisine yurt dışı çıkış yasağı ve ev hapsi cezası verildi.
Ramazan Ş.’nin ağabeyi Vedat Ş., kardeşinin Kürtçe hizmet verdiği için hedef haline geldiğini ve bunun sosyal medyada yanlış yansıtıldığını belirtti. Kürtçe bilmeyen müşterilere de Türkçe hizmet verdiklerini söyledi. Bu durumu “hukuk garabeti” olarak nitelendirdi.
Elbette Kafe’de Türkçe de konuşulabilir, ayrıca isteyen istediği başka bir dili de konuşabilir. Bir uygulamada yaşanılan somut bir ayrımcılık vakası varsa tespit edilir, gereken işlem yapılır.
Ancak Kürtçe konuşulmasının arzu edilmesini doğrudan terör ile ilişkilendirmek Kürtleri rencide eden art niyetli bir yaklaşım.
Bir kafede Kürtçe konuşulmasının terör suçlarıyla ilişkilendirilmesi ve ceza davasına konu edilmesi utanç vericidir. Türkiye’nin birçok yerinde müşterilerinin İngilizcelerini geliştirmeleri, konuşma pratiği yapmaları amaçlanarak yalnızca İngilizce konuşma kuralı koyulan kafeler var.
Kimsenin aklına bu kafe sahiplerini terör ile ilişkilendirmek veya Türk milletini aşağılamak ile suçlamak gelmez. Peki Kürtçe sözkonusu olunca neden böyle tahammülsüz bir yaklaşım sergilenir?