LİYAKAT MI? O DA NE?

Türk Dil Kurumunda; layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik, yetenek gibi anlamları olmakla beraber liyakat esas olarak dengeyi baz alır.
Tek parçası eksik olan bir pazılın, kaybolan parçası gibi. Olması gereken yerde, olması gereken kişiyi, oraya oturtup dengelemek, tam olan, tüm resmi görmek gibi.
Her ne konuda olursa olsun, denk olanı, ehil olanı, bulmak ve ne konuda olursa olsun ona danışıp iş yapmak, işi yürütmek ve organize etmek lazım.
Arap’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur.
Beyazın da siyaha üstünlüğü yoktur. Üstünlük liyakatta (takvada) saklıdır.
Bilenin bilmeyene üstünlüğü ise tartışmasızdır…
Basit ve avam lisanı ile bir örnek verecek olursak; en değerli olan canınızı, malınızı, en cesur, en güçlü, en yetenekli bir korumaya emanet edebilirsiniz. Ama size sorulsa köyün delisini kendinize koruma yapmazsınız.
Kendinize uygun olmadığını düşündüğünüz bir durumu başkasına reva göremezsiniz.
Resmi, gayrı-resmi kurum ve mercilerde selam ile başa gelenler…
Rüşvet ile merdiven tırmananlar…
Şık libası ile hürmet görenler…
‘’Ye kürküm ye’’ diyecek Nasrettin Hocalar yok artık!
Kürkü giyen çorbayı da kendisi içmektedir.
Koyunu yiyen çakal, çobanla beraber ağıt yakmaktadır.
Terazi taştı, gönüller mizandan şaştı, günahlar boyumuzu aştı…
Sosyal geçimsizlik, tahammülsüzlük hat safhada…
Nezaket incelik yok hükmünde…
Resmin parçalarının hiç biri kendi yerinde değil (istisnalar olmakla beraber…)
Ömer’i bekleyenlerin önce Ömer’i bir libas giymeleri ve Ömer’i bir ahlak ile ahlaklanmaları ümidiyle vesselam.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri