Memleket Sevdalısı Olmak ne demek!

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

 

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

 

Memleket isterim

Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

 

Cahit Sıtkı ne güzel söylemiş memleket isterim derken!

Bizde böyle bir memleket istiyoruz, tek şikâyetin ölümden olduğu!

 

Kıymetli dostlarım, genellikle köşemde memleketimi anlatmayı seviyorum. Bugün yine memleketimden bir anı anlatacağım ancak bu yazım biraz hüzün, biraz acı, birazda gözyaşı kokuyor umarım sizi üzmem.

Bundan yaklaşık on gün önce hepinizin bildiği gibi Şırnak ve Batman’a eş zamanlı olarak saldırılar düzenlendi. O gece yaşadıklarımı paylaşacağım:

Uzun emeklerde üzerinde çalışmış olduğum bir araştırmam var, yine o gün çalışmama yoğunlaşmıştım. Hararetli hararetli çalışıyordum. Ne saatin farkındaydım ne de çalıştığım yerin, saat 23:00 sularıydı. Tam o sıralarda büyük bir patlama sesi duydum. Adeta yerimden sıçradım, yanlış giden bir şeyler olduğunu hissettim ancak emin olduğum bir şey vardı o da acilen eve gitmem gerektiği çünkü böyle bir durumda, o saatte dışarda bulunmamın bir izahı olamazdı.

Evim tümene, yani saldırı yapılan yere çok yakındı. Arabayı süratle evin önüne park edip arabadan indim. Tam indiğim sırada silah sesleri duymaya, havada uçuşan mermileri görmeye başladım. Kendimi can havliyle yere attım ve sürünerek apartmana girdim. Ne olduğunu anlamamıştım ve meraktan çıldırıyordum. O sırada camdan dışarı bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. O an yolun ortasında bir araç durdu. Aracın içinden polis olan dört kişi indi. Bunlardan biri çok sevdiğim arkadaşım Turgut’tu. Polislerden üçü apar topar Turgut’a çelik yelek giydiriyorlardı.

Turgut çelik yeleği giydiği gibi silahların olduğu yöne doğru koştu!

Camın önünde donup kaldım adeta, biraz önce silah seslerinden yere atlamıştım ve sürünerek eve doğru gelmiştim ancak Turgut olay yerine gidiyordu. Gözlerim doldu arkasından bakakaldım. Nereye gidiyorsun be adam diye arkasından bağırmak istedim. Koştuğun yerde sevdiğin yok, ailen yok, koştuğun yerde ölüm var belki de!

Kahramanlık nasıl bir şeydi?

Herkes kahraman olabilir miydi?

Göremediğimiz gizli kahramanlar var mıydı?

Sıcacık yataklarımızda yatarken bunu kimlere borçluyduk?

 

O gece aklımdaki tüm bu sorulara yanıt bulmuştum, sözünü ettiğimiz kahraman Turgut ve onun gibilerdi. İyi ki onlar vardı, iyi ki onlar bu vatanın evlatlarıydı. Nasıl bir vatan sevgisiydi ki bu gözünü kırpmadan koşuyordu.

Sonra düşündüm bu fedakarlığı neden yapar bir insan, hele ki bu kadar seveni varken, yaza düğünü varken, bekleyenleri varken…

Para için mi, itibar için mi, mevki için mi, makam için mi?

Bence bunların hiçbiri değil çünkü o gece yaşananlardan kimsenin haberi bile olmadı. Ben bunları yazmazsam kimsenin duyacağı da olmayacaktı.

Bunun adı vatan aşkı ötesi yok,

İyi ki varsın koca yürekli çocuk,

Ertesi gün ne mi oldu, Şırnak’ta huzur istiyoruz eylemleri yapıldı!

Evet barış istiyoruz, huzur istiyoruz, eski günlere dönmek istemiyoruz. Şırnak eski Şırnak değil ve asla da olmayacak.

 

Not: Bu yazım kendisini memleket sevdalısı olarak gören kişilere gelsin, belki gerçek sevdanın ne olduğunu Turgut’tan öğrenirler…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri