NEFSE AĞIR GELEN SAHİPSİZ BİR SÜNNET: İSTİŞARE (1)

Kıymetli okuyucular, başlık biraz tuhaf gelmiş olabilir. Gelin hep beraber okuyalım üç yazıyı da. Bittiğinde bana hak vereceksiniz.


Kıymetli okuyucular, başlık biraz tuhaf gelmiş olabilir. Gelin hep beraber okuyalım üç yazıyı da. Bittiğinde bana hak vereceksiniz.
Bu arada şunu unutmayalım; sahipsiz kaldı diye sünnete zarar gelmez, sahipsiz bırakmışsak sünneti, olan bize olur, fatura bize çıkar. Müminler olarak bu tür ağır manevi faturalarla karşı karşıya kalmıyor muyuz?
Bugün iletişim çağında olmamıza rağmen en az iletişim kurabildiğimiz dönemlerden birindeyiz. Herkes konuşuyor, ama kimse dinlemiyor. Herkes anlatıyor, ama kimse sormuyor.
İstişare kültürünün kaybolması sadece dinî değil aynı zamanda toplumsal bir travmadır. Çünkü istişare konuşmaktan çok dinlemeyi, hüküm vermekten çok anlamayı gerektirir. Çektiğimiz bazı sıkıntılar, yaşadığımız kimi buhranlar ve içine düştüğümüz bunalım çukurları hep buna işaret etmiyor mu Allah aşkına?
Buyurun, anlamaya çalışalım, bireysel ve toplumsal yaralarımızdan biri olan ve özünü kaybetmeye başladığımız güzel bir sünneti, faydalı bir hasleti: istişareyi.
İstişare olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. İstişare sadece akıl almak değildir, tevazudur, paylaşmaktır, birbirine kıymet vermektir. İstişare, ‘ben bilirim’ diyen nefsi terbiye etmektir.
Sosyal bir varlık olan insanın hayatında bir danışma mekanizmasının olması kaçınılmazdır. Kaldı ki, insan aklı ve tecrübesi her konuda, her zaman yeterli de olmayabilir. “Akıl akıldan üstündür.” atasözümüz de bu gerçeğe dikkat çekmiyor mu?
İster ortak akıl deyin ister birleşik akıl deyin; aklımızı yalnız başına bırakmaktan kurtarmaktır, istişare. Akıl çok şeyi bilir, çok şeyi çözer; ama unutmayalım başka akıllar da var, bizim aklımıza eş, bizim aklımızla aynı kapasiteye sahip.
Kolektif yapılan işlerde başarı birçok şeye bağlıdır, ancak en çok da istişareye, danışmaya…
Danışma varsa, dayanışma da olur.
Dayanışma varsa, ortak bilinç olur.
Ortak bilinç varsa, empati olur.
Empati varsa, kardeşlik olur.
Kardeşliğin olduğu yerde kötü bir şey olur mu?
Bu zincirin herhangi bir halkası koptuğunda toplumsal bağlarımız gevşer. Bugün aile içindeki kopukluklar, iş yerindeki huzursuzluklar, kurum içi çatışmaların hepsinin temelinde istişare eksikliği vardır. Çünkü kimsenin fikrinin kıymeti bilinmeyen yerde muhabbet de barınmaz.
Peki, danışma veya düşünemediğimiz, akıl edemediğimiz, gözden kaçırdığımız önemli ayrıntıları öğrenme fırsatını yakalamak demek olan istişare olmazsa ne olur? Çok şey kaybeder miyiz? Hem de ne kayıplar! Aman Ya Rabbi.
İstişare yoksa, pişmanlık olur.
Pişmanlık varsa, güvensizlik oluşur.
Güvensizlik oluşursa, bireysellik ön plana çıkar.
Bireyselliğin ön planda olduğu bir toplum, ‘insan kalabalığı’ haline gelir.
Orada ne başarı ne de müspet bir şeyden bahsetmek imkânsızlaşır artık.
(DEVAM EDECEK)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yaşam Haberleri