NEYİN KAVGASI BU?

Birlikten uzaklaştıkça, kendimizden de uzaklaşıyoruz.

Birlikten uzaklaştıkça, kendimizden de uzaklaşıyoruz.

Tarih boyunca nice medeniyetin gelip geçtiği, nice yolcunun soluklandığı kadim bir şehir: Şırnak. Dağların eteklerine yaslanmış, geçmişi Nuh Tufan’ına dayandırılan bu topraklar, yüzyıllar boyunca bir sığınak, bir huzur limanı oldu. Büyük imparatorluklardan küçük beyliklere kadar pek çok yönetim gördü ama halkı her zaman bir arada yaşamayı bildi. Aşiretler arasında akrabalık bağları kuruldu, büyüklerin sözüyle sorunlar çözüldü.

Peki, ne oldu da bu şehirde kardeş kardeşe, komşu komşuya kırılır oldu?
Ne değişti de yüzyıllardır yan yana yaşamış insanlar, birbirine kuşkuyla bakar hale geldi?

Bu sorulara yanıt ararken, dönüp içimize bakmak gerek. Belki de asıl kaybettiğimiz şey, “özümüz”. Saygının, sevginin, anlayışın üzerine kurulu olan o ortak yaşam kültürünü, zamanla tüketmeye başladık. Eskiden bir büyüğün bir bakışı yetiyordu gerginliği dağıtmaya; şimdi ise herkes kendi haklılığının peşinde, kimse durup dinlemiyor karşısındakini.

Elbette her toplum, dönem dönem zorluklardan geçer. Yasaklar, ekonomik sıkıntılar, politik baskılar... Bunların hepsi toplumsal dokuda derin yaralar açabilir. Ancak her şehrin verdiği tepki aynı olmuyor. Şırnak’ta yaşanan bu kültürel savrulmanın altında belki de yıllardır biriken, ama bir türlü dile getirilemeyen kırgınlıklar var. Ve şimdi, kontrolsüz bir şekilde yüzeye çıkıyorlar.

Ama unutmamamız gereken bir şey var: Bizler bu toprağın çocuklarıyız. Nuh’un torunlarıyız. Öfkeyle değil, merhametle yoğrulmuş bir geçmişin mirasçılarıyız.

Şimdi tam da hatırlama zamanı.
Hatırlamak; nasıl bir arada yaşadığımızı, nasıl dayanıştığımızı, bir komşu aç kaldığında nasıl utandığımızı.
Hatırlamak; büyüklüğün sadece koltukta değil, sorumluluk almakta, yıkılanı onarmakta olduğunu.

Bu satırlar, yöneticilere de, kanaat önderlerine de, her bir bireye de bir çağrıdır:
Bu ateşi ancak birlikte söndürebiliriz. Herkesin elini taşın altına koyması gereken bir zamandayız. Çünkü bu şehir, bu halk, bu geçmiş; daha fazlasını hak ediyor.

Kavgayı değil diyaloğu, nefreti değil sevgiyi, çatışmayı değil dayanışmayı seçmek elimizde.
Yoksa bu karanlık içinde kaybolmak, sadece bir adım uzağımızda...

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yaşam Haberleri