Erkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oruç tutmanın vücuda faydalarını ve oruçken ortaya çıkan susuzluk, baş ağrısı, ağız kokusu gibi belirtilerin nasıl aza indirilebileceğine ilişkin bilgileri paylaştı.
Bu yıl sahur ve iftar arasında yaklaşık 15-16 saat açlık süresi olduğuna işaret eden Erkan, "Yüzyıllar öncesinde de hipokratlar şifa olarak uzun süreli açlıkları önermiştir. Çünkü sindirim sistemi, vitamin ve mineralleri vücuttaki diğer sistemlerden çok fazla çalan ve enerji harcayan bir sistem. Bizim 'otofaji' dediğimiz, yeni ve daha sağlıklı hücreler elde edinmek için vücudun hasarlı hücreleri, atıkları temizlediği sistem ise sadece açken çalışıyor. Dolayısıyla oruçla birlikte 15-16 saatlik açlıklar vücudun tolere edebileceği açlık süreleridir ve vücudun bütün onarımı, detoks mekanizmaları bu açlık süresince çalışır." diye konuştu.
Erkan, bazı kronik hastalıkların, dikkat, konsantrasyon eksikliklerinin tedavilerinde de kontrollü açlığı içeren yöntemlerin uygulanabildiğini ama bu süreçlerin mutlaka doktor kontrolünde ilerlemesi gerektiğini vurguladı.
"Kontrollü açlık aralıkları bağışıklık sistemine yaptığımız en büyük yatırım"
Oruç tutarken vücudun bağışıklığının azalmadığının altını çizen Erkan, "Oruç kesinlikle bağışıklık sistemini olumsuz etkilemez. Tam tersine kontrollü açlık aralıkları bağışıklık sistemine yaptığımız en büyük yatırımdır. Eğer bağışıklık sistemimizin sağlıklı olmasını, gerekli vitaminlerin, minerallerin bağışıklık sistemi tarafından kullanılmasını istiyorsak sindirim sistemini çok fazla meşgul etmememiz gerekiyor." diye konuştu.
Erkan, kontrollü açlık kadar sağlıklı beslenmenin de bağışıklık sistemi için büyük önem taşıdığını belirterek, geleneksel, fermente gıdalar, renkli çiğ sebzeler, meyveler, gezen tavuk yumurtası, merada otlayan hayvan eti gibi doğal protein kaynaklarının fonksiyonel besinler arasında yer aldığını anlattı.
"Susuzluğu aza indirmek için sahurda düşük karbonhidrat tercih edilmeli"
Oruç tutan kişilerde oluşan bazı olumsuzlukların nasıl azaltılacağına da değinen Erkan, "Gün içinde susuzluk hissini aza indirmek için iftar ve sahur arasında vücudun ihtiyacı olan en az 1,5-2 litrelik sıvı tüketimine dikkat edilmeli. Sahurda tuzlu, işlenmiş, yoğun karbonhidrat içeren gıdalar yerine orta protein kaynakları, fonksiyonel yağlar ve düşük karbonhidrat tercih edilmeli." dedi.
Erkan, suyun yanı sıra sodyum oranı düşük maden suyunun da iftar sonrası tüketilebileceğini, çay ve kahvenin ise sıvı ihtiyacını karşılamadığını kaydetti.
"En geç bir hafta içerisinde vücut uzun süreli açlığa adapte olur"
Erkan, oruç tutulan ilk günlerde baş ağrısı gibi şikayetlerin yaşanabildiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ramazanda oruç tutarken baş ağrısı aslında vücudun adaptasyon mekanizmalarından, vücudun verdiği yanıtlardan biridir. Orucun ilk günlerinde uzun açlık saatlerine bağlı insülinde dalgalanmalar yaşanır, bu da baş ağrısı yapabilir. Fakat insülin hormonu dediğimiz açlık mekanizmalarını düzenleyen ana hormon birkaç gün sonra rayına oturduğunda baş ağrısı da geçecektir. Kişiye göre değişmekle birlikte en geç bir hafta içerisinde vücut uzun süreli açlığa adapte olacaktır, baş ağrısı, yorgunluk, aşırı bitkinlik gibi olumsuzluklar düzelecektir."
Erkan, ayrıca kronik hastalık, içeriği kötü besinlerin tüketilmesi, yeterli sıvı alınmamasının da baş ağrısına neden olduğunu belirterek, iftar ve sahurda sağlık açısından kaliteli, fonksiyonel besinlerin tüketilmesi, yeterli sıvı alınması gerektiğini söyledi.
Oruç tutarken, uzun açlık sürelerinde ağız kokusu oluşmasının da normal olduğunu aktaran Erkan, bunu aza indirmek için sahurda sebze, lif ağırlıklı besinler, nane, fesleğen, karanfil gibi aromatik bitkilerden faydalanılabileceğini aktardı.