Edebiyatın bana kazandırdığı en önemli şeylerden biri de; her şeye güzel bakmak oldu. Her sabah evden çıkarken güne nasıl başlayacağımı hiç düşünme fırsatım olmuyor mesela. Çıkar çıkmaz, gökyüzüne bakan gözlerimin yanında, kulağıma misafir olan doğanın keşfetmek istemediğimiz sesleri kapsıyor. Gün boyu önüme çıkacak sorunların en büyüğüne karşı kalbimin kalkan görevi üstlenecegini bildiğimden, kendimi hiç olmadık bir şekilde sosyolojik karmaşanın içine bırakıyorum. Terbiye edilmemiş hiç bir gücün, beni yaşamdan alı koyamayacaği gerçeğimin özgüveni beni koruyan başka bir etken. Bunu da edebiyata borçluyum. Edebiyatın varlığına inanmaya başladığım günün ilk saatini hatırlıyorum. Bir kaç kelime ve akabinde kalbimin bir kenarında bekleyen cümleler vardı. Sıralı, ama öfkeli bir cümle yığını vardı. Bütün cümlelerimi öfkeden arındırana kadar edebiyatın gücünden yararlandım. Çok meşakkatli ve bir o kadarda olağanın dışında hareket etmeye başlamıştım. Yavaş yavaş çözülüyordu tüm denklemler. Buluyordu yolunu kalbim. Ve aranıyordu yaşatılan tüm öfkelerden. Ve sonra sakinleştiğini hissettim kalbimin bedenimle beraber. Artık dişlerimi sıkmadan kendimi yenebildigimi farkettim. Ve hiç bir olasılık düşünmeden kendimi cümlelerin akışına bıraktım. Belli bir süre sonra , yani 12 yıl sonra , yani bugün, artık edebiyatın gücünden değilde, artık edebiyata kendim güç vermek sorumluluğu hissediyorum. Bu yüzden öfkeden arındırılmış tüm cümlelerimi Petrikor'da topladım. Petrikor, edebiyata karşı benim manevi bir borcum olduğunu düşünerek kaleme aldığım bir kitap. Çok uzak degil , çok yakında okuyabilirsiniz. Teşekkür ederim edebiyat. Sana minnettarım. Daha çok yolumuz var. 12 yıldır beni sırtında taşımış olduğunun farkında olarak. Bundan sonra seni ben sırtımda taşımakla mükelleffim. Ve dizimde uyutmaya kadar yolumuz var senle...
Petrikor
Petrikor
İlk yorum yazan siz olun