Bir şehrin gazetesinde, genellikle o şehrin sorunlarını dile getiren köşe yazıları yazılır.
Ben de olabildiğince onu yapmaya çalışıyorum.
Konut, yol, hastane, okul, elektrik, kalabalığa dayalı feodalite, su v.b gibi, bu şehrin olduğu gibi bir çok şehrin benzer sorunları olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak var olan bu durumları belirtmenin bir çare olmayacağını düşünüyorum. Bu yüzden duygularımızı ön planda tutacak yazılar yazıyorum. Çünkü bu şehrin en büyük sorununun duygu sorunu olduğunu kabul etmek durumundayız.
Gelişmiş ülkeleri örnek vermeyeceğim merak etmeyin.
Empati olgusu gelişen bütün toplumlarda duygu ile yaklaşılan her sorun çözülebiliyor. Fakat biz, sorunu dile getirip sonrada dile getirmekle kalıyoruz.
Gallup, adında bir araştırma şirketi dünya genelinde ülke ülke kişilere "Dün günün çoğunluğunda sayacağımız duyguları hissettiniz mi?" diye sorarak öfke, stres, neşe gibi duyguların ülkelere göre ortalama yoğunluğunu göstermeye çalıştığı bir çalışma yayınladı.
Türkiye'nin yaklaşık yarısı (%48'i) "Geçtiğimiz gün öfkeli hissettiniz mi?" sorusuna "Evet" cevabını vererek dünya genelinde en öfkeli 2. ülke oldu. Bunu kendi şehrimize indirgediğimizde, oranın %75'e dayandığını söyleyebilirim.
Bu kadar öfkenin olduğu bir coğrafya ve şehirde, şehrin sorunlarını çözmenin en büyük ham maddesi güzele dair duygular hissetmektir. Bunu hissettiğimiz zaman, bir şehrin nasılda güzel bir şekilde gelişip , değiştiğini göreceksiniz. Bu yüzden her gün onlarca ruh cinayetlerinin olduğu bir şehirde duyguya yönelik yazılar yazmaya devam etmek istiyorum.