Kainatı yoktan var eden ve bizlere rahmetiyle, sevgisiyle ve şefkatiyle muamele eden Yüce Mevlamıza, bizlere bahşetmiş olduğu bütün nimetlerinden dolayı sonsuz hamd-ü senalar olsun. İnsanlığın iftihar tablosu, hayat rehberi olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)’e, ailesine ve ashabına binlerce salat ve selam olsun.
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı.”Bakara, 183.
Ebu Hureyre (ra), Rasülullah (sav) Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”(Buhârî, Savm, 6)
“ Öyle ise içinizden kim bu aya (Ramazana) ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”Bakara, 185.
Bu ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde, orucun farz kılındığından bahsedilmektedir. Öyleyse kimler oruç tutmakla yükümlüdür? Bir kimseye orucun farz olması için kendisinde üç şartın bulunması gerekir. Bunlar;
1-Müslüman olmak, 2- Akıllı olmak, 3-Ergenlik çağına gelmiş olmak.
Bu şartlar kendisinde bulunan her müslüman, oruç tutmakla mükelleftir, sorumludur. Oruç tutamayacak derecede hasta olanlar ile yolcu olanlar, o günlerde oruç tutmayabilirler. Hastalar iyileşince, yolcular da memleketlerine dönünce tutamadıkları oruçlarını kaza ederler.
Ergenlik çağına gelmeyen çocukların oruç tutması farz değildir. Ancak bünyelerine zarar vermeyecek şekilde çocukları da yavaş yavaş oruç tutmaya alıştırmak uygun olacaktır. Doğum yapmış lohusa olan kadınlarla adet günlerinde olan kadınlar, bu hallerinin devam ettiği günlerde oruç tutamaz, namaz kılamazlar. Bu sebeple Ramazan ayında tutamadıkları oruçları, Ramazandan sonra uygun bir zamanda kaza ederler. Yani kaç gün tutamamışlarsa, o kadar gün tutarlar. Kılamadıkları namazları ise kaza etmezler.
Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Haller: Yüce Dinimiz İslâm, kişileri güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Buna göre bazı kimseler, oruç tutmakla yükümlü tutulmamış, daha sonra kaza etmeleri veya oruç yerine fidye vermelerine ruhsat tanınmıştır.
Bir kimse Ramazan ayında 90 km veya daha fazla bir uzaklığa, Hanefî mezhebine göre 15 günden, Şâfiî mezhebine göre giriş ve çıkış günleri hariç 4 günden az bir zaman için yolculuğa çıkarsa, Ramazan orucunu tutmayabilir. Yolculuğa çıktıklarında sahabeden bazıları oruç tutmuş, bazıları da tutmamıştır. Bu kimseler, daha sonra tutamadıkları oruçlarını kaza ederler.
Geceden oruca niyetlenip de, gündüz yolculuğa çıkan kimse, dilerse bu orucunu bozar, dilerse orucunu tamamlar. Ancak, ayette de belirtildiği gibi, orucunu tamamlaması daha iyidir.
Hz. Peygamber (sav), Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu açmıştır.
Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe eden kimse ile hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişiler, Ramazan ayında oruç tutmayabilirler. Uzman doktorlar, bir kimsenin oruç tutması halinde hasta olacağını bildirirlerse bu kimseler de oruç tutmayabilirler. Daha sonra iyileşince oruçlarını kaza ederler. Ölünceye kadar iyileşmeyen, tedavisi olmayan bir hastalığı olanlar oruç tutmazlar, imkanları varsa fidye verirler. İmkanları yoksa bir şey yapmaları gerekmez.
Hamile ve emzikli kadınlar, oruç tuttuklarında kendilerine veya çocuklarına bir zarar vermesi söz konusu ise, oruç tutmayabilirler. Daha sonra oruçlarını kaza ederler.
Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp yerine fidye verebilirler. Oruçlu bir kimse, açlıktan veya susuzluktan dolayı beden ve ruh sağlığının ciddi derecede bozulması tehlikesi ile karşılaşması halinde orucunu bozup daha sonra kaza edebilir. Böyle bir kimsenin orucuna devam etmesi, ölümüne sebep olacak nitelikte ise, orucunu açmaması haram olur.
Yüce Mevlamız bizleri kendisine kul, Habibine de samimi manada ümmet olabilenlerden eylesin. Kalbimizdeki imanımızı son nefesimize kadar bizlerle birlikte daim eylesin. İmanımızın bize emrettiği kullukları yapabilmeyi ve neticesinde rızasını kazanmış bir kul olabilmeyi cümlemize nasip eylesin.