“Şırnak’ta üniversite olmaz; büyükşehirde okunur. Bu çok açık bir şey. Şırnak’ta kim okur üniversiteyi? Kim ders yapar orada? Burada, çocuk büyükşehirde okuyacak, büyükşehri görecek. Oraya gidip üniversite açmakla mı olur bu iş?”
Maalesef bu vahim sözler ünlü bir profesörün…
Kendisine yazımın sonunda kendi diliyle cevap vereceğim!
Kıymetli okurlar evrende çok farklı bir rüzgâr esmeye başlıyor. Yeni bir furya başladı; ancak bu furya bambaşka bir furya.
Eskiden Cengizhan vardı, Timur vardı, Roma vardı; bir fırtına misali yakar, yıkar geçerdi.
Ancak bu yeni furya diğer fırtınalara benzemiyor artık ezip geçmiyor içimizde kalıp içten parçalıyor; geleneklerimizi, göreneklerimizi, kültürümüzü ve farklılıklarımızı, kısacası bizi biz yapan değerlerimizi yerle bir ediyor.
Kıyafetler aynı, filmler aynı, zevkler aynı…
Aynı yemekleri seviyor, aynı telefonları kullanıyor, aynı ihtiyaçlara yöneliyoruz…
Aynı esprilere gülüyor, aynı davranışları sergiliyor, aynı araçlara binmek için yarışıyoruz;
Herkes, Mercedes’e binmek için yarışıyor, herkes, Audi, Passat gibi araçlar peşinde, (gereksinim duyduğumuz için mi? Hayır, toplumsal statü bunu gerektirdiği için).
İşte bizi biz yapan son değer kırıntılarını da yok etmek için bizi benliğimizden koparmaya çalışıyorlar. Homojen bir toplum yaratmaya çalışıyorlar.
19.yüzyılın ortalarında, temel hak ve özgürlüklerinin savunucusu ve sözde eşitliğin simgesi ülkelerden olan Amerika’da zenciler hala tutsak olarak çalıştırılmaktaydı. Bu kölelere ekonomik anlamda büyük ihtiyaç vardı. Tarım ve özellikle pamuk ekiminde çalışacak insan gücü gerekiyordu. Bu nedenle köleler Afrika topraklarından son derece ağır koşullarda çalıştırılmak üzere zorla getirilerek tarlalarda çalıştırılıyordu. Akla gelebilecek her ağır ve zor iş zencilere yaptırılmaktaydı.
Derken bir adam çıktı ortaya!
ABD'de beyazların siyahilere karşı uyguladığı ırkçı politikalara karşı en radikal direnişi gösteren isimlerden Malcom X…
Özgürlük, eşitlik ve adalet için mücadeleler vermeye başladı. Ancak son derece trajikomik tepkilerle karşılaştı. Nitekim beyazlar kadar, siyahilerden de tepki alıyordu. Çünkü siyahiler beyazlar ile eşit olmadıklarına o kadar inandırılmışlardı ki:
“Başımıza böyle icatlar çıkarma!” gibi tepkiler alıyordu.
Ama Malcom X, inanmıştı ve inanarak bazı şeyler başarılabilirdi, her ne kadar bu uğurda kardeşim dediği kişiler ile çatışmak zorunda kalsa bile…
Ve sonuç ortada…
Bizi eleştirenler; memleketimizin gelişmesine engel olmaya çalışanlar, yabancılar değil, dış güçler değil, okumamış insanlar değil, bizzat bu üniversitelerde yetişmiş olan profesörler.
Bugün Türkiye’de 8 milyondan fazla öğrenci var. Tüm bunları büyükşehirde bulunan üniversitelere yerleştirmek, bu şehirlerin, kültürel, iktisadi, sosyal, mimari ve daha birçok açıdan dengesini altüst eder.
Üstelik 1986 yılına kadar ülkede üç tane büyükşehir vardı. Tüm eğitim yatırımları bu üç büyükşehre yapılmış olsaydı bugün ülkenin kalkınma düzeyi ne olurdu? Bugün 30 büyükşehir var. Bu kentler öngörülü bir yatırım ile bu noktalara geldiler.
Cumhuriyet kurulduğunda, Mardin il mi olur? denilseydi emin olun bugün Mardin diye bir büyükşehrimiz olmazdı.
Bugün “Şırnak’ta üniversite olur mu?” diyenler; yarın “Van’da fabrika mı kurulur? Ağrı’da turizm mi yapılır? Malatya’da araba mı üretilir? Hakkari’de havaalanı mı inşa edilir?” Derse hiç şaşırmam.
Biraz daha ileri görüşlü olmak gerektiğini düşünüyorum.
Hele hele Şırnak gibi kadim bir kentin tarihini bilmeden, kız ve erkeklerin üniversite okuma oranlarını incelemeden, sosyal şartlarını bilmeden, kadirşinas insanlarını tanımadan, memleketin yetiştirmiş olduğu ilim adamlarını araştırmadan, üniversitenin bölgedeki birçok öğrenci için umut kaynağı olduğunu anlamadan, bilhassa Şırnak Üniversite’sini gelip görmeden, fiziki, sosyal, eğitim kalitesi hakkında bilgi sahibi olmadan bunları söylemek ancak düşünmeden konuşan bir zihniyetin tezahürü olsa gerek.
Kuşkusuz Şırnak, tarihi, kültürü, turizmi, misafirperverliği ve coğrafi konumu ile yakın zamanda büyükşehirler arasında yerini alacaktır.
Bu profesör hocamıza biri, “Hocam, Şırnak’ta üniversite mi olur?” diye sorsa, muhtemelen şu cevabı alırdı:
“Cahil cahil konuşma, neden olmasın, bal gibi olur.”