ŞIRNAK’TA ÜNİVERSİTE OLUR MU?

Var olan bir şeyin varlığının bir soru halinde dile getirilmesinden maksat, aslında neden var olduğu değil, neyin eksik kaldığı ile ilgilidir. Yani Şırnak’ta üniversite okuyan öğrencilerin örneğin bir İstanbul’daki öğrenciye nazaran sanat, kültür, tarih, müze, tematik kütüphaneler ve farklı ülkelerden gelen öğrencilerle iletişim gibi bir çırpıda akla gelen büyük şehirlerin imkanlarından mahrum kalarak eğitim süreçlerini tamamladıkları dile getirilmeye çalışılmıştır. Ancak daha önce bir siyasi parti liderinin de yaptığı gibi konunun Şırnak üzerinden örneklendirilmesi, zaten bazı alanlarda dezavantajlı olan şehrin üniversitesinde okuyan öğrencilerin ve öğretim elemanlarının yanında halkın da en azından incinmesine neden olmaktadır.
Ancak unutulmaması gereken bir önemli husus da var. Her söz bir fırsattır. Sözü duygularla dinlemek ise o fırsatı tepmek veya kaçırmaktır. Zira söylenen söz övgü ise sevinmeden, yergi ise öfkelenmeden önce gerçek olup olmadığına bakmak, kastını anlamaya çalışmak ve bir fırsat olarak nasıl istifade etmek gerektiğine kafa yormak gerekir. Örneğin Ağrı Dağı ve Hz. Nuh’un gemisi çerçevesinde başlatılan sözlü kampanya, Cudi Dağı’nın tufanın son durağı olduğu gerçekliğini tescilleyen bir fırsata dönüşmüştür. Aksi durumda çoğu zaman sözden ve slogandan öteye geçemeyen Ortadoğu’da bir kültür haline gelmiş övgü veya savunma dili ile yaklaşmak hiç bir şey kazandırmaz. Öncelikle kendimiz için rasyonel ve realist cevaplar bulmak zorundayız. Zira konu üniversite olunca akıl ve rasyonalite kendiliğinden bir zaruret haline gelmektedir.
Şimdi gelelim sorunun/sorgulamanın cevabına.
Şırnak’ta üniversite olur mu sorusunun cevabı için kafamızı biraz kaldırıp uzaklara baktığımızda ilginç örnekler çıkmaktadır karşımıza. Örneğin yalnız İngiltere’nin değil dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan ve 1209 tarihinde kurulan Cambridge üniversitesinin halen yaklaşık 125 bin nüfuslu Cambridge şehrinde bulunması gibi. Üniversitenin bir büyük şehirde olmaması yüzyıllardır onun özellikle fen bilimlerinde öncü olmasına, 92 hocasının Nobel ödülü almasına, dünyanın en önemli eserlerini basan bir yayınevine sahip olmasına engel olmamıştır. Burada okuyan öğrenciler de eksik kalmamış, dünyanın dört bir yanında mezunları okul sonrası hemen tercih edilmiş ve halen de edilmektedir.
Şırnak Üniversitesine bakıldığında ise her ne kadar bu isimle 2008 yılında kurulmuş gibi gözükse de esasında bundan tam beş yüz sene önce yani 1508 tarihinden itibaren kurulan Cizre’deki Kırmızı Medrese’nin mirası ve bir devamı olduğu görülmelidir. Çünkü biliyoruz ki Cambridge ve diğer birçok üniversite de ilk kurulduğunda bugünkü sistem ve formatında değillerdi.
Altı çizilerek ifade etmek gerekirse, bazen şehirler üniversiteleri kurar ve kuşatır, bazen de üniversiteler taşıdıkları ve ürettikleri bilgi ile şehirleri kurar ve geliştirirler.
Şırnak Üniversitesi de genç yaşına ve eksiklerine rağmen kurulduğu tarihten itibaren şehrin ve bölgenin potansiyelini ortaya çıkarma ve tanıtma yanında, üniversal olan bilim ve yaklaşımı da şehre taşıma da bir köprü vazifesi görmüştür.
Bu köprü fonksiyonu, aynı zamanda geçmişle gelecek arasında da devam etmektedir ve etmelidir de. Örneğin geçmişte bu şehrin talebesi olan bir Molla Ahmed Cezerî yahut bir Ebu’l-İzz İsmail b. Rezzâz el-Cezerî gibi fen ve irfanda şehri taşıyacak yeni öğrenciler yetiştirilmelidir.
Hasılı, dünyanın birçok yerinde hiçbir kökü olmayan ve geleneği bulunmayan şehrinde üniversite bulunurken, kadim kültürlerin kavşağında olan Şırnak’ta da bir Üniversite olur ve olmalıdır da...
Unutulmaması gereken ise üniversitenin varlığı ile yetinmek ve istihdam alanı olarak görmek yerine, şehir-üniversite gelişim stratejilerini belirlemek ve güçlendirmek, üniversiteyi şehre hazırlarken, şehri de üniversite hazırlamak gerekir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri