SİYAH MI, BEYAZ MI?


Sevgili okurlarım bugün size iki hikâye anlatacağım biri beyaz, biri siyah. 
Toplumumuz için; hangisinin daha güzel, hangisinin daha faydalı olduğuna siz karar verin. İlk hikayem bir kitaptan alıntı, ikinci hikayem ise memleketimde yaşanmış bir olay, önce iyisinden yani beyazdan başlamak istiyorum.
Anlatacağım ilk hikâye benim için çok değerli olan bir kitaptan alıntı, bu hikâyenin baş karakteri olan Jean Valjean bir kürek mahkumudur. Hapisten kurtulur ve bir papazın evine sığınır. Papaz onu konuk eder, ona çok iyi davranır. Ancak baş kahramanımız geçmişinde yaşadığı kötü anılardan ve 19 yıl hapisten sonra sağlıklı düşünememektedir ve geceleyin ona iyi davranan papazın altın şamdanlarını çalarak evden kaçar. Daha sonra sokakta polislere yakalanır. Polisler bu şamdanları çaldığını anlar ve kahramanımızı papazın evine getirirler. Suçu bellidir yeniden kürek cezasına çarptırılacaktır. Polisler papazın durumu onaylamasını isterler. Ancak hiç beklenmedik bir şey olur ve papazın cevabı kötü olarak görülen karakterimizi, iyi bir insana dönüştürür.
Papaz şöyle der: “Şamdanları çalmadı, ben kendisine hediye ettim.”
İkinci anlatacağım hikâye ise siyah, yani kötü olan hikâye.
Şırnak’ın ilçelerinden birinde bir anne kız alışverişe giderler, bir süre alışveriş yaptıktan sonra tezgahtar, anne ve kızdan şüphelenir ve çantalarını boşaltmalarını ister. Ne anne kızdan ne de kız anneden haberdardır. Anne ve kız uzun süre direndikten sonra başka çareleri olmadığını anlarlar ve çantalarını açmak zorunda kalırlar. Annenin çantası temizdir ancak kızın çantasından birkaç tane çorap çıkar. 
Sakın kimse iyi düşünmesin ilk hikayemizde olan olmaz. 
Dükkân sahibi önce telefonunun video programını açar, daha sonra kızın çantasında bulduğu her şeyi tek tek çıkarır. Önce çantada bulunan çorapları çıkarır ve kahkahayla gülerler daha sonra genç kızın çantasında bulunan başka ürünleri de çıkararak kesin bunları da çalmıştır diye alaycı bir şekilde gülerler. 
Hayır bitmedi daha sonra bu insanlar kızın yüzünün de görüldüğü bu videoyu sosyal medyada paylaşma cüretinde bulunurlar. 
Evet kıymetli okurlar iki tane hikâye anlattım. Aslında ikisinde de giriş ve gelişme kısmen aynıdır. Ancak sonuç tamamen farklı! 
Birinde tamamen yapıcı bir çözüm varken, birinde ise tam aksine yıkıcı bir çözüm var. 
Birinde insanlığın ölmediğini gösteren bir örnek varken, diğerinde ise insanlığımızdan utandıran bir olay. 
Şimdi her şeyi siz okuyucuların vicdanına bırakıyorum. Bir hata yapmış insanı linç etmek midir marifet, yoksa onu affedip topluma kazandırmak mıdır?
Kızın akıbeti ne oldu diyenler vardır hiç şüphesiz, 26-27 yaşlarında ve evlilik hazırlığında olan bu genç kızımız için intihar etti diyenler var, insan içine çıkamayacak haldedir diyenler var. Aslında fiziken ne halde olduğunun hiçbir önemi yok, önemli olan vicdanlarımızda bıraktığı yaradır. 
Kaçımızın vicdanında etki bıraktı, 
Kaçımız empati kurup kendimizi o genç kızın yerine koydu. 
Kaçımız olmaz olsun böyle insanlık dedi.
Biliyorum bu insanlığın bittiği, ne ilk olay olacak ne de son ancak umuyorum ki buradan bir ders çıkarıp insanları bu kadar kolay rencide etmemeyi öğreniriz. 
Son olarak eğer o video hala bir yerlerde duruyorsa lütfen ama lütfen izlemeden silelim….

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri