Sünnet ailesinin temelleri nasıl atılır; gelin hep beraber Resulullah’tan (sas) öğrenelim.
Abdullah b. Mesud anlatıyor: Evlenmeye imkân bulamayan gençler olarak Hz. Peygamber’in (sas) yanındaydık. Allah Resulü (sas) bize şöyle buyurdu: “Ey gençler topluluğu! Aranızdan evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan korumak ve iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur…” (Buhârî, “Nikâh”, 3; Müslim, “Nikâh”, 1).
Hadisten şunu anlıyoruz ki, her şeyden önce gözümüzü haramdan korumamız ve iffetli olabilmemiz için mücadele etmemiz gerekiyor. Kendimizi bu noktada koruyamazsak sonrasında kuracağımız aileyi nasıl muhafaza edeceğiz? Demek ki temel sağlam olmalı, aileyi inşa edecek olanlar sağlam kalmalı ki ailenin ürünleri de sağlam olabilsin.
Sağlam temeller üzerine kurulan ‘aile binası’ sağlam ilkeler ve kalıcı insani değerlerle ayakta durabilecektir. Bu değerler, her şeyden önce ‘hayırlı insan’ veya ‘iyi insan’ olma formülünde gizlidir. Nitekim İbn Abbâs’tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olandır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (İbn Mâce, “Nikâh”, 50)
Bizim için en hayırlı model olan ve Kelam-ı Kadîm’in bize üsve-i hasene olarak tanıttığı En Hayırlı Aile Reisi (sas), bu hususta da kendini örnek vererek ailede hayırlı birey olmanın, ailevî vazifelerin özeti olduğunu çok veciz bir dille ifade etmektedir.
Arapça bir sözcük olan ‘üsre’ kelimesi de aile demektir. Üsre, aslında köken olarak ‘zırh’ demektir. Aile de tıpkı korunaklı bir zırh gibi insanı maddî ve manevi bakımdan dış dünyadan gelecek olumsuzluklara karşı korumasından dolayı bu ismi almış olsa gerektir (Hadislerle İslam, 4/26).
Aileyi kurar ve korursak, o da bizi koruyacak, demek ki.
Aile birey için, korunaklı bir kale, sığınılacak bir yuva, güven duyulacak bir yurt gibi, aslında.
Aile, Yüce Hâfız’ın ‘Hafîz’ ism-i şerifinin nesilleri muhafaza etmek için tecellisi âdeta.
O’na layık kullar olabilmenin kolaylaşacağı ortamın, maddi ve manevi boyutu, bir yönüyle.
Müslümanın yetişeceği, faydalı insanın eğitim göreceği İslam toplumunun yapı taşıdır, ‘Sünnet Ailesi’.
Hz. Peygamber’i (sas) örnek alan ideal aile modeli, Sünnet Ailesi.
Sünnet Ailesi nasıl ayakta tutulur, devamlılığı nasıl sağlanır, yapıcı insan nasıl olunur, sorunlar nasıl çözülür, gelin yine ondan (sas) öğrenelim.
Allah Resulü (sas), kızı Hz. Fâtıma’nın evine gelir ve gözleri Hz. Ali’yi arar. Resulullah (sas), yanlış giden bir şeyler olduğunu hissetmiş olmalı ki kızına, ‘Ali nerede?’ veya ‘Eşin nerede?’ diye sormaz, tıpkı, Tûr’dan dönen ve gördükleri karşısında öfke ve hayal kırıklığı yaşayan Musa Peygamber’e, kardeşi Harun’un, ‘Annemin oğlu!’ diye seslenişi gibi, (Tâhâ, 20/94) ‘Amcanın oğlu nerede?’ diye sorar (Buhârî, “Fedailü’s-sahâbe”, 9; “Ebvâbü’l-mesâcid”, 25).
Hz. Fâtıma ile eşi tartışmışlardı. Oysa Hz. Ali eşini çok severdi. Bir defasında Hz. Peygamber’e (sas) onun derdini anlatmamış mıydı? Hani Allah Resulü’nün yanına beraberce gitmişlerdi de utancından meramını dile getirememişti, Fâtıma Annemiz. İmam-ı Ali hemen atılmış, onun adına, ‘Ey Allah’ın Resulü! (Onun söyleyemediğini) sana ben anlatacağım.’ demişti. ‘Kızın Fâtıma’nın elleri, değirmende buğday öğütmekten nasır tuttu. Tulumla kuyudan su çekmekten, kovanın ipi boynunda iz yaptı. Evini elleriyle süpürüp temizlerken, eteği toz oldu. Yemek tenceresinin ateşinden üstü başı is oldu.’ demişti (Buhârî, “Fedailü’s-sahâbe”, 9).
Hz. Fâtıma babasının ‘Amcanın oğlu nerede?’ sorusuna, ‘Aramızda bir şey var. Bana kızdı, çıkıp gitti. Gündüz uykusunu yanımda uyumadı.’ diye cevap verdi. Allah Resulü Hz. Ali’yi arattı. O da üzülmüş olmalıydı. ‘Ali mescitte.’ dediler, ‘Mescidin bir köşesinde uzanmış uyuyor.’ Allah Resulü mescide vardığında Hz. Ali’nin üstündeki giysinin sırtından kaydığını ve sırtının toz toprak içinde olduğunu gördü (Buhârî, “Salât”, 58). Allah Resulü (sas) ona yaklaştı, bir taraftan Hz. Ali’nin üzerindeki toprağı silkelerken diğer taraftan, ‘Kalk Ebü’t-türâb! (Toprağın babası)’ diye ona latife ediyordu (Müslim, “Fedâilü’s-sahâbe”, 38). O günden sonra Hz. Ali bu lakapla da anılacaktı.
Huzursuzluk, Resulullah’ın (sas) sevgi ve rahmet eliyle sükûnet ve ferahlığa dönüştü. Taraf olmadan barıştıran, incitmeden birleştiren Allah Resulü, küslüğün üstünü sevgi ile örtmüş, bir anlık öfkeden doğan kırgınlığı merhametle silmişti. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’ya bir aile olduklarını yeniden hatırlatmıştı (Hadislerle İslam, 4/25).
Babalar onu örnek almalı, kayınpederler ona tâbi olmalı, aile reisleri onun yolundan gitmelidirler. Salat ve selam onun (sas) pak ruhuna olsun.
Sorunu tespit eden; çözmek için uğraşan, taraf tutmadan, objektif bir tutumla, vicdana ve insafa söz hakkı bırakarak hareket eden bir aile reisi (sas). Ne kadar yapıcı bir yaklaşım sergiliyor!
Ne güzel model! En güzel rehber! Canlar ona kurban olsun, ölmüş ruhlarımıza can vermeye gelen en güçlü Cankurtaran’a (sas).