İnsanlar varlıklarını sürdürebilmek için, içinde bulundukları doğal ve toplumsal dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalışırlar. Bu durum tarihin bütün süreçlerinde olagelmiştir. Toplumu oluşturan sosyal yapılar ve kurumlar ise toplumsal değişim ve dönüşüm karşısında ilk etapta direnç gösterirler. Ama sonuç itibariyle yaşanması gereken değişim ve dönüşümler genellikle kaçınılmazdır.
Değişim ve dönüşümün toplumsal hayata gerçek manada ve istenilen zamanda yansımasını sağlayacak en önemli kurumlar ise siyasal kurumlardır. Her siyasal kurum, kendi toplumsal sosyal yapısına göre şekil almaktadır ve bu nedenle gelişmiş, modern toplumlardaki dönüşümsel süreçler daha hızlı ve daha kolay gerçekleşmektedir.
Geri kalmış toplumlarda ise bu süreçler daha yavaş, temkinli ve sancılı ilerler.
Her ülkenin kendine özgü bir toplumsal yapısı vardır. Az gelişmiş ya da halen gelişmekte olan ülkelerdeki toplumsal yapı farklılıkları ise genelde bölgelerarası farklılıklarda öne çıkmaktadır. Ülkemizde ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişlik düzeylerindeki farklılıklar da bölgeler arasında karşılaştırılabilir özellikler göstermektedir…
Bugün ülkemizde özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin diğer bölgelere göre geri kalmışlığının nedenlerinden birisi olarak bölgedeki siyaset kurumlarının, sosyal yapıdan önemli ölçüde etkilendiğini varsayarsak, ülkemizdeki değişim ve dönüşümünün neden yavaş ilerlediğini anlayabiliriz.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde siyaset kurumları ve siyaseti yürütenlerin önemi de daha iyi anlaşılır.
Ancak, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişlik düzeyi geri kalmış yörelerde siyaseti yürütmenin de o kadar kolay olmadığı aşikardır.
Nedir bu zorluklar?
Sosyolojik açıdan toplumsal yapıyı oluşturan sınıf, katman ve sosyal yapılar değişim ve dönüşüme karşı daha dirençli yapıdadır. Bu yapılarda değişime direnmek, eski sosyal yapıların korunması olarak algılanmaktadır. Bu ortamlarda geleneksel kültür yapısının devam etmesinden nemalanan sınıf ve sosyal yapılar mevcuttur. Özellikle siyasi yönetici ve kadrolarının bu yapı özelliklerinden kaynaklı bireysel çıkarları ve yapılan siyasetin bu çıkarlar ve bağlı gruplar adına yürütülmesi muhtemeldir. Oysaki siyaset sadece makam ve mevki sahibi olabilmek için değil, benimsenen düşünceler doğrultusunda hizmet sunabilmek için yapılmalıdır.
Böylesi bir toplumsal yapı ve yaklaşım içinde toplum adına gerçekçi bir siyaset yürütmek zor gibi görünüyor. Siyaset yapanlar da aynı yapı içinden çıktığında ise onlar da bu yapının özelliklerini zaten devam ettirmektedirler. Bu ortamda aslında toplumda genel bir memnuniyetsizlik havası hakimdir. Kimi zaman bazı konular aslı astarı araştırılmadan sorgulanmakta ve acımasızca eleştiriler yapılabilmektedir. Yani haklı haksız ayrımının belirgin olmadığı tutumlar bir sonraki adımda ise genel bir davranış biçimine dönüşebilmektedir.
Bir siyasetçi, bu kadar girift olmuş bir toplumsal yapı içerisinde ne kadar başarılı olabilir? Bu sorunun cevabını da başka bir zamana bırakalım. Burada belirtmek istediğim ana husus şu ki; Siyasetçinin işi gerçekten çok zordur tabi ki doğru ve gerçekten toplum adına siyaset yapanlar için…
Taşrada bir siyasetçiden herkesin kendine göre beklentileri vardır. Bu nedenle taşrada siyaset yapmak kimi zaman gerçekten olağanüstü yetenekler gerektirir.
Her şeyden önce taşra siyasetinin merkezle paralel gitmesi önemlidir. Çözümsüzlüğün değil farklılığın, demokratlığın, hoşgörünün olması gerekir. Çünkü taşrada siyasetin kalitesi arttıkça ülke demokrasisi de kazançlı çıkar. Yani merkez- çevre ilişkileri demokrasimiz açısından önemlidir. Bunun için taşrada siyasetin kalitesini arttırmak şarttır. Bu anlamda taşra siyasetinin kalitesini arttırılabilmesi için siyaset yapanların bazı özelliklere sahip olması gerekir. Taşrada siyaset yapmak isteyen siyasetçi tam anlamıyla demokrat olmalı yani çoğunluğun görüşüne mutlak manada değer verecek ve buna göre hareket edecek biri olmalı aynı zamanda çoğunluk dışındaki görüşleri de değerlendirebilmeli ve iyi analiz etmelidir. Yani çoğunluk kadar azınlığın haklarını da korumalıdır. Özünde insana ve insan düşüncesine değer veren ve farklı fikirleri sentezleyerek uygulamaya koyabilen siyasetçi demokrasinin gereğini yaparak ülkede sorunlarının çözümüne de dolaylı yoldan katkı sağlamış olacaktır.
Bu bağlamda genel olarak siyaset yapmaya karar verenlerde olması gereken vasıflara da biraz değinmek istiyorum nedir bu vasıflar?
1) Her yönüyle demokrat olmalı.
2) Fedakar, dürüst, sözüne güvenilir olmalı.
3) Halkla iç içe olmalı, halkla iletişimi güçlü olmalı.
4) Olaylara karşı sabırlı olmalı.
5) Açık sözlü olmalı, anlaşılır bir dil kullanmalı.
6) Öfke ve kızgınlıktan uzak durmalı, uzlaşmacı olmalı.
7) Çalışma arkadaşlarıyla koordine hareket etmeli, takım ruhuna sahip olmalı, ahde vefa gösterebilmeli.
8) Araştırmacı, ön görülü olmalı.
9) Gündemi sürekli takip etmeli, çıkabilecek sorunların çözümünde karar verme yeteneği olmalı.
10) Vizyon sahibi olmalı, yeniliklere açık olmalı.
11) Halkın değer yargılarına, düşüncelerine, inançlarına saygılı olmalı.
12) Halkın her türlü sorunuyla birebir ilgilenmeli ve çözümler sunabilmeli.
13) Yerel sorunların çözümü konusunda merkezle bağ kurarak sorunların zamanında teyit etmeli ve çözüm üretebilmeli.
Bütün bu özelliklerin yanında en önemlisi hak ve hukuka riayet etmeli, bütün ilişkilerde adil olmalıdır.
Sonuç olarak; Siyaset yapanlar halka hizmet hakka hizmet anlayışı ile hareket etmeli Halkla birlikte olmalı halkla birlikte yürümeli işte o zaman halkın gönlünde yer edinirler. Bu yoksa kafa kol ilişkileri ile yapılan siyaset her türlü kirliliğin içinde ve geleneksel siyasetin içinde boğulurlar.
GÖNÜL DÜNYASI TEMİZ OLAN BÜTÜN İNSANLARA SELAM OLSUN.