TOPLUMSAL HASTALIKLAR (1): NEMELAZIMCILIK

TOPLUMSAL HASTALIKLAR (1): NEMELAZIMCILIK

İnsan, sosyal bir varlık olup başka insanlarla ilişki içerisinde hayat sürer. Yüce Yaratıcı insanın bu özelliğinden dolayı, onun kendisiyle ilişkisinin yanında diğer insanlarla münasebeti noktasında da sorumluluklar belirlemiştir. Bu durum hem dinî hem de insanî olarak hayatın akışı içinde kendini gösterir.

“Onlar, Allah’ı ve ahireti tasdik eder, iyiliği yayar, kötülükleri önler ve hayırlı işlere yarışırcasına koşarlar. İşte onlar salihlerdendir.” (Âl-i İmran, 3/114) gibi ilahi fermanlar insanın toplumsal rolüne ve hedeflerine işaret etmektedir.

Yine“Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize saygısızlıktan sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir.” (Nisa, 4/1) gibi ayetler, sosyal bir varlık olan insanın çift yönlü bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunu vurgular. Önce Rabbiyle sonra da akrabasıyla hak noktasında vazifesini yerine getirmesi gereken insanın hem Yaratıcı hem de yaratılanlara karşı mesuliyetlerinin olduğunu bildirmektedir, İslam.

Toplumsal vazifelerle ilgili şöyle hadisler de bulunmaktadır: “İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden çekindiği kimsedir.” (Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 1)

“Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun! Bir Müslüman’ın (din) kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl değildir.” (Buhârî, Edeb, 57)

İslam’ın bunca önem verdiği toplumsal hayatı âbâd etmek için hepimize sorumluluk düşmektedir. Günümüz dünyasında bu hususun bazen ihmal edildiğini ya da önemsenmediğini görmekteyiz.

Toplumsal hayata zarar veren bazı sosyal hastalıklar mevcuttur. Bunlardan biri de nemelazımcılıktır. Günah ve kötülük ailesinin bir ferdi olarak nemelazımcılık, kibrin, bencilliğin ve kıskançlığın kardeşidir. Kötülük ailesi ayağa kalkarsa, toplumsal huzur kalmaz. Günah ailesi güçlenirse toplumsal hayat zarar görür. Toplumsal hayata fayda sağlayan takva ve iyilik ailesidir. İyilik ailesinde yardımlaşma, birliktelik, diğerkâmlık, fedakârlık çocukları yetişir. İslam’ın ayakta tutmamızı istediği aile budur. Toplumsal rahata ve huzura giden yol buradan geçer.

Nemelazımcı bireylerin yetiştiği bir toplumdan ne millete ne ümmete ne de insanlığa bir fayda dokunmaz. Sorumluluğunu bilen fertlerin yetiştiği bir toplumda insanlar ‘bana ne’ diyemez. Bu haslet çok küçük davranışlardan başlar. ‘Nasıl olsa annem temizler’ diye evin dağınık ve çöp içinde bırakılması, ‘temizlik işçilerinin görevi değil mi?’ diyerek yaşadığımız çevreyi kirletmemiz, ‘insanlara eziyet verecek bir şeyin yoldan kaldırılmaması’, ‘aynı işyerinde çalıştığımız iş arkadaşımız nasıl olsa tamamlar’ diye kendi görevimiz olan bir işi yarım bırakmamız, komşumuza, çevremizdeki bir insanın malına göz göre göre bir zararın geldiğini görmemize rağmen oralı olmayışımız gibi birçok davranış sayabiliriz. Bu davranışları bazen maalesef görmekteyiz, yaşamaktayız veya kendimiz yapabilmekteyiz. Bu noktada durup düşünmemiz, kendimize gelmemiz gerekmektedir. Biz ne yapıyoruz? Nasıl davranıyoruz? Müslümana yakışan faziletler veya insani erdemlerden bu kadar mı uzak kaldık? diye kendimizi hesaba çekmeliyiz.

İyilik hep başkasından mı gelsin? Sorumluluğu hep başkaları mı yüklensin? Fedakarlığın yakınından geçmeyelim mi? Haklarımızı bildiğimiz ve savunduğumuz kadar ödevlerimizi de hatırlamayacak mıyız? Vicdanımıza kolay hesap veremediğimizde Rabbimize de hesap veremeyeceğimizi niye aklımıza getirmiyoruz acaba?

Takva kavramını bazı âlimler ‘sorumluluk bilinciyle hareket etme’ şeklinde tarif ederler. Gerçekten takva sahibi olmak istiyorsak sorumluluğumuzun şuurunda davranmalıyız. Sorumluluk sahibi bir mümin nemelazımcı olamaz, olmamalıdır. ‘Müminleri bir bedenin uzuvlarına’ benzeten Zat (sas) birbirimizin derdiyle dertlenmemizi, sorunlarımızı beraber çözmeyi, birbirimizi yardımsız bırakmamayı öğretmiştir, bize. Onun sünnet-i seniyyesine uyan ve âhireti için çalışırken ‘dünyadaki nasibini de unutmayan’ kullar olmamız duasıyla….

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazar Yazıları Haberleri