İnsanın bir ismi olduğu gibi, kendisi de isim vererek tanımlıyor eşyayı, zamanı ve mekânı.
Çağlara, aylara, günlere, eşyaya, zamana, mekâna, dağlara ve hatta coğrafyalara.
Örneğin Şırnak şehri, adını Botan çayının çevrelediği hilalin arası anlamına gelen ve merkezi Cizre olan Botan bölgesinde yer almaktadır.
Botan’ın güneyi Behtinan, batısı ise Turabdin’dir.
Halk arasında kısaca Tor denilen Turabdin kavramı, dağ ve dağlık bölge anlamlarına gelen “Tur” ile kul ve ibadet anlamlarına gelen “Abd” kelimelerinden oluşmaktadır.
Peki bu isim nasıl ortaya çıktı?
III-IV. Yüzyıldan sonra Roma İmparatorluğunun baskıları neticesinde inançlarını yaşamakta zorlanan Süryaniler, batıdan bu bölgeye göç etmeye başladılar.
Aslında dinlerini yaşayabilmek için Roma’nın etkisinin az olduğu bölgelere göç etmek zorunda kaldılar.
Hatta bir süre sonra 449 yılındaki Efes Konsilinde alınan karar sonucu imparator Zenon’un Nesturiliği yasaklamasıyla, Urfa’daki Nesturiler de yine dinlerini yaşayabilmek amacıyla bu bölgeye doğru gelip Nusaybin’e göç etmek zorunda kaldılar.
Süryaniler bölgeye yerleşmeye başladıktan sonra dağların aralarına ve üzerlerine çekilip önce inziva hayatı yaşamaya başladılar. Burada kendilerini ibadete verdiler. Yoğun bir ibadetle geçirdiler günlerini.
İşte bu Süryanilerin yaşam biçimleri esas alınarak “Kullar Dağı” anlamına gelen Tur Abdin kavramı oluşmaya başladı.
Dolayısıyla Turabdin kavramı, biri dini diğeri coğrafi olmak üzere iki ana kavramdan oluşmaktadır. “Abdin” kelimesiyle ifade edilen dini yönü, Süryanilerin kurdukları çok sayıda kilise ve manastırda sessiz sedasız dini hayatlarını sürdüren kimselere karşılık gelirken, Tur kelimesi de adı geçen coğrafyada yüksek olmayan çok sayıdaki sıradağları ifade etmektedir.
Kısaca Turabdin kavramı bir tarihi coğrafya olarak, Süryani kavramsallaştırmasıdır ve Süryani perspektifinden bakıldığında coğrafyaya verilen ismidir.
Tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte kaynaklarda MS. VI. Yüzyıldan itibaren Tur Abdin kavramı geçmeye başlamıştır.
Bu coğrafyanın İslam tarihinin ilk yıllarındaki ismi “Ada” anlamına gelen Cezire’dir. Fırat ve Dicle nehirlerinin arasındaki kara parçası bir ada gibi görüldüğü için bu iki nehir arasına Cezire denilmiştir. Aynı gerekçeyle Yunanlılar da iki nehir arası anlamına gelen Mezopotamya şeklinde bir isimlendirme yapmışlardır.
Müslümanlar bölgeye Cezire/Ada derken, siyasi-idari anlamda üçe ayırmışlardır.
Bu üç bölge;
Musul merkezli Diyârı Rebîa,
Rakka merkezli Diyâr-ı Mudar,
Amid merkezli Diyâr-ı Bekir şeklindedir.
Bu bölgelerden en geniş alana sahip olanı, Musul merkezli Diyâr-ı Rabia’dır. Ondan sonra sırasıyla Diyâr-ı Mudar ve Diyâr-ı Bekir gelmektedir.
Turabdin bölgesi bu idari taksimin içinde ağırlıklı olarak Diyâr-ı Rebîa sınırları içinde yer almaktadır.
Buna göre dönemin önemli şehirleri olan Cizre, Nusaybin, Dara ve Turabdin (Midyat) şehirleri, Diyar-ı Rebia sınırlarında yer alırken, Mardin ve kuzeyindeki Hasankeyf gibi şehirler Diyâr-ı Bekir sınırlarında yer almaktadır.
Günümüzde Midyat’ı merkez alan Turabdin bölgesi, Süryani yerleşimi öncesi de önemli bir yer olarak görülmüş ve doğudan Pers, güneyden Asur, batıdan Roma, Bizans ve Osmanlı Devleti gibi medeniyetlerin hakimiyetinde kalmıştır.
Roma döneminde bu bölge "Izala" denilirken, Süryani metinlerde "Izelâ", Arapça eserlerde ise "Cebelü’l-Izal şeklinde yer almıştır.
Günümüz şehir isimleri esas alınarak bakıldığında Turabdin’in batısında Mardin, doğusunda İdil/Âzak, kuzeyinde Hasankeyf ve Gercüş, güneyinde ise Nusaybin’in yer aldığı merkezi Midyat olan coğrafya anlaşılmaktadır.
Turabdin kavramı, günümüzde kısaca Tor bölgesi ile ifade edilmekte, bu bölgeden olanlara da Torî denilmektedir.
Tor kavramını bölgede yaşayan Müslümanlar da kullanmaktadır.
İşte bu bölge hakkında 1-5 Mayıs tarihleri arasında Şırnak Üniversitesinin de paydaşları arasında yer aldığı I. Turabdin Sempozyumu gerçekleşecek.
2 ve 3 Mayıs günleri Şırnak Üniversitesi’nde gerçekleşecek sempozyum her gün saat 09:00’da başlayarak.
Merakı olanların bilgisine.
Unutmadan ilave edelim:
İnsan kentini tanıdıkça kendini tanır.