Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Sabri Can Sannav:
- "Hristiyanlar Çeşme'ye gidip kiliselerde özgürce ibadetlerini yapabiliyorken, Müslümanlar neden kendi ecdat yadigarları olan Sakız Adası'ndaki Mecidiye Camisi'nde veya diğer camilerde namazlarını kılamıyor? Bu sorunun cevabının mutlaka verilmesi gerekiyor"
- Marmara Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Görevlisi Doktor Neval Konuk:
- "Yunanistan'da Osmanlı döneminde inşa edilen mimari eserler, Osmanlı ya da Türk eseri olarak kayıtlı değil. Müslüman eseri olarak kayıtlı. Peki kim bu Müslüman? Hint mi, Pakistanlı mı, Endonezyalı mı, Arap mı? Şüphesiz Türk ve bunlar Türk eseri"
Yunanistan'ın Osmanlı döneminden kalma camileri ibadete kapalı tutarak farklı amaçlarla kullanması dini yapılarda mütekabiliyet esasının ihlali olarak niteleniyor.
Trakya Üniversitesi Tarih Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Sabri Can Sannav ve Marmara Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Doktor Öğretim Görevlisi Neval Konuk, AA muhabirine, Yunanistan'ın Sakız Adası'ndaki Osmanlı eserlerini ibadete kapalı tutması ve bu eserlerin güncel durumlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sabri Can Sannav, Sakız Adası'nda yer alan Mecidiye Camisi'nin, adanın Yunanistan'ın kontrolüne geçtiği 1912'de Bizans müzesine dönüştürüldüğünü belirterek, "Farklı dönemlerde restore edilmek üzere bakıma alınan Mecidiye Camisi büyük değişime uğradı ve tarihi özelliğini önemli oranda yitirdi. Bugün ibadete kapalı olan camide Hristiyanlık dönemine ait eserler, Yahudi ve Müslümanlara ait mezar taşı örnekleri sergileniyor." dedi.
1894 yılı devlet kayıtlarına göre Sakız Adası'nda 9 cami, 2 medrese, 3 tekke, 98 kilise, 1 manastır, 2 havra, 2 hamam ve 18 çeşme bulunduğu bilgisini paylaşan Sannav, adada, bugüne bütünlük içinde ulaşabilmiş neredeyse tek Osmanlı yapısının Mecidiye Camisi olduğunu söyledi.
Sannav, Mecidiye Camisi ibadete kapalı tutulurken, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un adanın karşısındaki Çeşme'de bulunan tarihi Aya Haralambos Kilisesi'nde 100 sene sonra ayin yönettiğini kaydederek, "Yunanistan'ın bu konularda daha duyarlı olması beklenir. Avrupa Birliği'ne (AB) üye olan devletlerin hepsi din ve vicdan hürriyetine atıf yapıyor ve yine hepsi din ve mezhep farkı gözetilmeksizin kanun önünde eşitliğe değiniyor. Söz konusu bu esaslar şüphesiz ki ibadethaneler için de geçerli olmalı." diye konuştu.
Türkiye'nin AB üyesi olmadığı halde din ve vicdan hürriyetiyle ilgili kaidelere uyduğuna dikkati çeken Sannav, "Gayrimüslimler, bugün ülkemizin pek çok yerinde özgürce ibadetlerini kendi dini müesseslerinde yapabiliyor. Hristiyanlar Çeşme'ye gelip kiliselerde özgürce ibadetlerini yapabiliyorken, Müslümanlar neden kendi ecdat yadigarları olan Sakız Adası'ndaki Mecidiye Camisi'nde veya diğer camilerde namazlarını kılamıyor? Bu sorunun cevabının mutlaka verilmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.
Sannav, Yunanistan'ın sınırları içindeki Osmanlı eserleri ve ibadethaneler konusunda mütekabiliyet esasına uygun politika izlemediğinin altını çizerek, şunları dile getirdi:
"Biz son 20 yılda Edirne'de, Çeşme'de, Alaçatı'da, Ordu'da, Gemlik'te ve farklı yerlerde cemaati bile bulunmayan yaklaşık 84 Rum-Ortodoks kilisesini belirli günlerde ibadete açtık ki bunların hepsi 19. yüzyıl eserleri. Esasında dini yapıların cemaatleri olmasa bile asli görevlerini icra etmelerini sağlamak, büyük devlet olmanın da en belirgin özelliklerinden ve Türkiye buna uygun davranmakta. Rodos'ta Süleymani Camisi de ibadete kapalı. Bu ülkelerin dikkat etmesi gereken mütekabiliyet dediğimiz karşılıklı anlayış ilkesine tamamen zıt. Yunanistan bugün de geçmişte olduğu gibi mütekabiliyet ilkelerine uygun siyaset yürütmüyor."
- "Sakız Adası'ndaki selatin camiler depo olarak kullanılıyor"
Neval Konuk da Sakız Adası'nda ayakta kalmayı başaran Osmanlı eserlerinin amaçları dışında kullanıldığına dikkati çekerek, "Adada ayakta kalan 4 selatin camimiz var. Bu camilerden Bayraklı Camisi bugün beyaz eşyaların tamir edildiği bir depo olarak kullanılıyor. Mecidiye Camisi işgal sonrasında hemen müzeye dönüştürülmüş bugün hala müze olarak kullanılıyor. Osmaniye Camisi ve Orhaniye Camisi ise arkeolojik alanlardan elde edilen kazı malzemelerinin deposu." değerlendirmesini yaptı.
Yunanistan'ın sınırları içindeki Osmanlı Türk eserlerini yok sayma politikası izlediğine işaret eden Konuk, "Yunanistan'da Osmanlı döneminde inşa edilen mimari eserler, Osmanlı ya da Türk eseri olarak kayıtlı değil. Müslüman eseri olarak kayıtlı. Peki kim bu Müslüman? Hint mi, Pakistanlı mı, Endonezyalı mı, Arap mı? Şüphesiz Türk ve bunlar Türk eseri. Yunanistan'da göz ardı etme ve yok sayma politikası hakim." dedi.
Konuk, 1821 Yunan isyanı sonrası dönemde inşa edilen Osmanlı eserlerinin yok sayılmasına karşın Yunan kayıtlarında 8 bin 500 Osmanlı eseri olduğunu söyledi.
Sahada yaptığı araştırmalara göre Yunanistan'da bugün savaş, bilinçli tahribat, yıkım ve imar planlarına rağmen yaklaşık 20 bin Osmanlı eserinin bulunduğu yönündeki tahminini paylaşan Konuk, "Yunanistan ve Bulgaristan erken fetih bölgesi olduğu için orada hem erken Osmanlı dönemine ait hem klasik devir Osmanlı dönemine ait hem de geç devir olarak adlandırdığımız Batılılaşma, modernleşme dönemine ait çok sayıda eser var. Bugün Anadolu sınırları içinde bulunmayan çok farklı üsluplarla inşa edilmiş eserler bulunmakta." ifadelerini kullandı.
- Restorasyonlar ve bakımsızlıkla eserler tahrip ediliyor
Konuk, sistematik yok sayma politikalarıyla bağlantılı olarak Osmanlı eserlerinin doğasına uygun olmayan restorasyonlarla bilinçli şekilde kimliksizleştirildiğini belirterek, bu eserlerin, mimarilerine yapılan müdahalelerle Bizans eserine benzetilerek aslında yok edildiğini anlattı.
Sakız Adası'nda 1566'dan 1912'ye kadar süren Osmanlı hakimiyetine karşın sadece Karaali Mezarlığı adında bir Osmanlı mezarlığının bulunduğunu kaydeden Konuk, "Diğer yerlerden de toplanan Osmanlı dönemine ait Müslüman mezar taşları kıble evini gözetmeksizin farklı yönlere rastgele konumlandırılmış vaziyette bir açık hava sergi müzesi gibi burada sergileniyor." dedi.
Konuk, Yunanistan'da özellikle meydan ve merkezi noktalarda yer alan eserlerin kimlik kaybından ya da mimari üsluplarının kasıtlı olarak değiştirildiğini aktararak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Camilerden minareler veya kitabeler kaldırılıyor. Kamu yapılarına baktığımız zaman da yine kitabelerinin yok edildiğini, diğer yapılarda da sıvaların kazandığını, kurşun olan üst örtülerin tamamen değiştirildiğini görüyoruz. Yapı tamamen kimlik kaybına ve üslup kaybına uğratılarak Bizans mimarisine benzetiliyor."