Şırnak Üniversitesi'nde "Hz. Nuh ve Mesajı" Konulu Panel Gerçekleştirildi

Şırnak Üniversitesi'nde  "Hz. Nuh ve Mesajı" Konulu Panel Gerçekleştirildi
Şırnak Valiliği, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Şırnak Üniversitesi'nin iş birliğiyle "Hz. Nuh ve Mesajı" konulu panel düzenlendi.

15 Temmuz Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen panele Şırnak Belediye Başkan Vekili Şemsettin Barış, Şırnak Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Salih Kaya, Üniversitenin Genel Sekreteri Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Cabir Altıntaş, kamu kurum amirleri, akademisyenler ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Panelin moderatörlüğünü üstlenen Üniversite Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Alkış, aynı zamanda panelin ilk konuşmacısı olarak “Hz. Nuh ve Mesajı” konusunda bilgiler verdi. Prof. Dr. Alkış, Hz. Nuh’un Şırnak ile olan tarihî ve kültürel bağlarına dikkat çekerek bölgenin önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Alkış “Dünyanın yüzde 80 Allah inanıyor ve kutsal kitaplara inandığını ifade ediyor. Bu tespitten yola çıkarak dünyada yaşayan insanların kahir ekseriyetinin Hz. Nuh soyundan geldiği fikrini ve gemisinin bilinen Cûdî Dağı’na indiği görüşünü benimsediğini söyleyebiliriz. Bu düşünceden yola çıkarak insanlığın buradan yayıldığını yânî aslında herkesin aslen Şırnaklı olduğunu iddia edebiliriz. Hem Kur’ân-ı Kerîm’de hem de diğer dinî metinlerde Hz. Nûh ve Cûdî Dağı’ndan bahsedilmektedir. Muteber tarih kaynaklarına göre Hz. Nuh'un Gemisi Cudi'ye oturmuş sonraları bu dağın çevresinde Heştan köyü kurulmuş. Hz. Nuh buraya yerleştikten sonra yüzyıllar boyunca buraları yerleşim yeri olmuş, zamanla burada içerisinde hanlar, hamamlar, çarşıların kurulduğu büyük bir şehir inşâ edilmiştir. Eski Şırnak şimdiki bulunduğu konumdan 3-5 kilometre aşağıda kurulmuştur. Şehir ilk önce Romalılar tarafından tahrip edildiyse de tekrar inşa edilmiş ve son olarak Moğullar tarafından yerle bir edilince şehrin geri kalan ahalisi şehri şimdiki yerine taşımıştır. Şimdiki şehir pek çok şehirde olduğu gibi Eski Şırnak ve Yeni Şırnak olarak tavsif ve tasnîf edilebilir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Romalıların Hz Nuh’un Gemisinin tahta kalıntılarını İstanbul götürüp oradaki kale kapılarında kullanıldıklarını anlatıyor” dedi.

Prof. Alkış konuşmasında Evliya Çelebi’den naklen şu bilgileri aktardı: “Hz. Nuh Cude şehrine yerleştikten sonra geminin tahta ve levhalarını kullanarak Cudi Dağı üzerinde bir mabed yapmıştır. Hz. Nuh tarafından yapılan bu mabede Kürdler tarafından “kurtulanlar” manasında “silopiyan” ismi verilmiştir. Çelebi’ye göre bu mabed Rum keferesi tarafından yıkılmış, levhaları ve direkleri develer ile İskenderiyye limanına nakledilmiş ve buradan da İstanbul’a götürülmüş ve Ayasofya Kilisesi Kapılarında kullanılmıştır. Çelebi yaşadığı dönemde bu kapılarda çivi izlerinin hala görüldüğünü belirtmektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinin 1. Cildinde Ayasofya Camisinin içinde ve dışında her biri 20 arşın olan 361 kapı olduğunu ve bu kapılardan 101 adedinin tılsımlı olduğunu ifade eder. Kıblenin orta kapısının ise 50 arşın olduğunu ve kapı üzerindeki tüm levhaların Hz. Nuh’un gemisinden alınmış tahtalarla yapıldığını belirtir. Çelebi’nin rivayet ettiğine göre denizci tüccarlar kapı dibinde iki rekât hacet namazını kıldıktan sonra ellerini kapı tahtasına sürdükten sonra Hz. Nuh’a bir fatiha okuyarak sefere çıkarlarmış. Evliya Çelebi Rumlar tarafından tahrib edilen Cude şehrinin tekrar imar edildiğini fakat ikinci defa Moğol imparatorlarından Hülagü Han tarafından yıkıldığını ifade eder. Evliya Çelebi bu bölgede yaşayan Kürdlerin Cûdî Dağı’nı yaylak olarak kullandıklarını ve silopiyan denilen cami’nin halk ziyaret edildiğini belirtir.”

515608240-1190937896379734-2116465017997866915-n.jpg

Rektör Alkış Kur’ân-ı Kerîm’de geçen el-Cûdî kelimesinin gramatik ve semantik durumundan yola çıkarak geminin indiği dağının bilenen/marife edatı ve nisbet yâ’sı ile kullanılan bir isim olduğundan dolayı Şırnak çevresinde olan Cûdî Dağı’nın kasd edildiğini vurguladı.

Panelde daha sonra Prof. Dr. Nurullah Agitoğlu, “Kur’an’a Göre Hz. Nuh ve Mücadelesi” başlıklı konuşmasında, Hz. Nuh’un hayatı ve toplumuyla olan mücadelesine Kur’an perspektifinden yaklaşarak önemli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Agitoğlu “Hz. Nuh bütün peygamberler gibi kavmini beş şeye davet ediyordu. Kur'an-ı Kerim bunları şu şekilde ifade eder: “İyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İnsanlar için güzel şeyleri helal, pis şeyleri de haram ederler. İnsanların omuzlarındaki yüklerini ve boyunlarındaki zincirlerini indirirler.” Hz. Nuh da bu mesajları vermiştir. Öncelikle insanların özgürleşmesini istemiş, bu maksatla önce Allah'a inanmaları gerektiğini vurgulamıştır.” diye belirtti.

Programın son konuşmacısı Doç. Dr. Ahmet Özdemir ise “İslami Kaynaklarda Cudi’nin Yeri” başlıklı konuşmasında, İslamî literatürde Cudi Dağı’nın konumunu ve önemini ele aldı. Doç. Dr. Özdemir “Temel İslami kaynakların yani Hadis, tefsir ve İslam tarihçilerin verdikleri ortak bilgiler, Hz. Nûh’un gemisinin indiği dağın ülkemizin Güneydoğu Anadolu bölgesinde ve Şırnak il merkezine yakın bir mesafede olan Cûdî Dağı olduğunu teyit etmektedir. Hz. Nûh’un gemisinin Tufanın bitmesi ve suların çekilmesiyle Cûdî dağına indiği bilgisi, Kur’an’da Hûd suresi 44. Ayette açık bir şekilde yer almaktadır. Ancak Cûdî’nin hangi dağ olduğu ve nerede yer aldığı hususu âlimler tarafından öteden beri merak edilmiş ve onun yerinin tespiti konusunda gayretler sarf edilmiştir. Kısacası İslami kaynakların büyük bir kısmına göre Cûdî Şırnak çevresinde bulunan Cûdî Dağı’dır, başka bir dağ değildir.”

Panel, konuşmacılara hediye takdimi ve toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

515488624-1190938156379708-7837393211467889062-n.jpg

514500929-1190937999713057-3327918566508398008-n.jpg

515345570-1190937936379730-8031521494938942202-n.jpg

Kaynak:Mehmet DEMİRHAN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum