Şırnak’ta Mevlid-i Şerif Haftası Etkinliği

Şırnak’ta Mevlid-i  Şerif Haftası Etkinliği
Şırnak İL Müftülüğü tarafından Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Spor Salonunda Mevlid-i Şerif Haftası kapsamında etkinlik düzenlendi. Gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Nurullah Agitoğlu, Hz. Peygamber (sas) ve Aile Ahlakı konulu bir konferans verdi.

Gazetemiz yazarlarından Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Agitoğlu, Mevlid-i Şerif Haftası münasebetiyle Şırnak İl Müftülüğünün tertip ettiği programda Hz. Peygamber (sas) ve Aile Ahlakı konulu bir konferans verdi. İl Müftüsü Orhan Örnek’in selamlama konuşmasını yaptığı ve mevlidden parçalar ve ilahilerin okunduğu programın konferans kısmında AGİTOĞLU şu ifadeleri kullandı: 'Dini göklerden yeryüzüne indiren Allah, yaşansın diye bu ilahi sistemi gönderdi. Yeryüzüne inen, insanların arasına, hayatın akışına, somut dünyaya indirilen ve ayakları adeta yere basan bu dini, insanlıkla buluşturan Hz. Muhammed’dir. (sas). Onu ne kadar anlatsak hakkıyla anlatamayız. Onu anlatmaya bizim ihtiyacımız var gerçekten. O her şeye şeref katar her şeyi güzelleştirir, nitekim şair şöyle demiyor mu? "Ben sözlerimle Hz. Peygamber’i övemem; ancak sözlerimi onunla güzelleştirebilirim." Ona olan muhabbeti şairler ancak güzel ifade edebilir. Bakın Melayê Cizirî ne diyor bir şiirinde:

Kes nedî qet di sehergeh ku çi nazikweres î tu,/Me ji gul û nêrgizên sermesti bes î tu,…..Zanim ne tinê bes yedê beyda tu didêrî,/Wer xweş ke şehîdên xwe ku ‘Îsa-nefes î tu,

Görmemiştir hiç kimse nazenin endamını seher vaktinde,

Gül ve nergise bedel mest olmamız için sen yetersin bize,

Bilirim, sadece yed-i beyza değildir sahip olduğun mucizeler,

Gel de dirilt yolunda şehid düşmüş olanları İsa nefesinle,"

Bu yılki mevlidi şerif haftası temasının aile ahlakı olduğunun çok isabetli bir seçim olduğuna işaret eden Agitoğlu konuyla ilgili şu noktalara dikkat çekti: "Aile ahlakının üç temel sacayağı merhamet, muhabbet ve emanettir. İslam geleneğinde aile hem dünyevi hem uhrevi boyutlarıyla, kutsal ve bütüncül bir çerçevede ele alınır. Bu çerçevenin en canlı örneği ve uygulama alanı ise Hz. Peygamber’in (sas) sünnetinde ortaya çıkar. Onun aile hayatı, Kur’an’ın ilkeleriyle uyumlu, fıtrata uygun, insani zenginliği ve sınırları tanıyan, aynı zamanda ideal ile gerçek arasında adil bir denge kuran eşsiz bir modeldir. İslam toplumu bir ahlak toplumudur ve medeniyetinin ana dinamiğini de ahlak oluşturur. Müslüman’ın varlıkla kuracağı ilişkideki ana dinamik şefkat-merhamet ve ondan doğan pozitif enerjidir. İnsanın ameli cinsinden karşılık göreceği yani varlığa nasıl davranıyorsa Allah’ın da kendisine o şekilde davranacağı birçok ayet ve hadisten çıkan bir ilkedir. Bunlardan bir tanesi merhamet etmeyene merhametle muamele edilmeyeceğini bildiren hadistir. Allah’ın merhametini hak etmenin kendisi dışındakilere merhametle davranma şartına bağlı olması özellikle gücü ve otoriteyi elinde bulunduranlara hitap etmektedir. Medeniyetin kurucu ilkesi ve ailenin işleyişinde belirleyici olan merhametin iki ana unsuru vardır. Birincisi şefkat, nezaket, zarafetle muamele etmek, incitmemek anlamına gelen rikkat; ikincisi de istenileni fazlasıyla ve gönülden yapmak manasındaki ihsandır. Hz. Peygamber, Allah Teâlâ’nın varlıkla ilişkide ihsan hassasiyetinin gözetilmesini istediğini bildirir. İhsan, iyiliği güzellikle süslemeyi ifade eder. Kuru bir iyilik değil, zoraki veya kerhen yapılan değil, güzellikle tezyin edilmiş bir iyilik. Kur’an-ı Kerim aile kurumunun sürekliliğini ve mutlu şekilde devamını merhamet kavramının işlerliğine dayandırır: “Sekinete eresiniz diye size kendi cinsinizden eşler yaratıp da aranızda meveddet ve rahmet meydana getirmesi O’nun varlığının delillerindendir.”

Aileyi ve medeniyeti inşa eden, bu ayette bahsedilen insanlık değeridir. Bir aile içinde doğup büyüyen bir insan aile ocağında aldığı terbiye ile diğer insanların içine çıkar ve orada bunlarla yaşar.

MERHAMET ACIMAK DEĞİLDİR, MERHAMET ANLAMAK VE DEĞER VERMEKTİR. KIYMET VERDİĞİNİZİN DERDİNE ÇARE OLURSUNUZ. Sana acıyorum incitici bir laftır. Kimsenin acımasını istemiyorum dersiniz, mesela. Merhamet varsa muhabbet de gelir ardından. Günümüz dünyasında “toplumsal cinsiyet eşitliği” ideolojisiyle cinsiyetsizleştirme, toplumu ailesizleştirme, cinsel hayatı nikâhtan bağımsızlaştırmayı amaçlayan bir projeyi yaygınlaştırmak isteyen ve bunun için ciddi fonlar ayıran sapkın bir yapılanmanın varlığı bilinmektedir.

Halbuki Müslüman ailesinde rol organizasyonu kadın ve erkeğin yaratılış gerçekliğine (fıtrat) bağlı şekilde cinsiyete göre belirlenmiştir. Doğal olan bu biyolojik cinsiyettir. Buna göre evin geçimi kocaya, tertip-düzeni kadına verilmiş, yapı buna göre şekillenmiştir. Hz. Peygamber hadisinde ailede görev paylaşımını açık bir biçimde buna göre belirlemiş, kızı Hz. Fatıma’yı (ra) Hz. Ali (ra) ile evlendirdiğinde onları karşısına alıp damadı Ali’nin evin geçiminden, kızı Fatıma’nın da evin tertip-düzeninden sorumlu olduğunu bildirmiştir. EN DOĞAL EN FITRİ EN SAĞLIKLI OLAN BU DEĞİL MİDİR?

--Aile insanın en yalın ve maskesiz olduğu yerdir. Ahlaki zaaflar ve ahlaki erdemler aynı yalınlıkta ailede ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple bir aileyi tanımak çok yönlü bir bilgilenme yolu anlamına gelmektedir. İnsan en iyi ailesiyle tanınır, insanı en iyi ailesi tanır. --Hz. Peygamber’in sünnetinde, aile hayatının sıradan bir dünyevi meşguliyet olmaktan çıkarılıp, kulluğun bir parçası, hatta ibadet düzeyine yükseltilmesi özellikle vurgulanır. Hz. Peygamber’in sünnetinde, çocuk eğitimi ve aile içi ilişkilerde temel yaklaşım, her ferdin “emanet” olduğu bilincidir. Emanet hassasiyeti ifade eder. İŞTE BU BÜTÜNLÜK İÇİNDE, İSLAM’IN AHLAK MODELİ YALNIZCA TEORİK BİR ÇERÇEVEYE DEĞİL, BİZZAT YAŞANMIŞ BİR ÖRNEKLİĞE DAYANIR.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in aile hayatı, bu örnekliğin en sahici tecessümüdür. Bugünün bireyci, dijitalleşmiş, yüzeysel, ruhsuz, beğenilme, tıklanma endeksli, sanal, gerçeklikten uzak, içi boşaltılmış ve hız odaklı dünyasında, bu ahlaki miras her zamankinden daha anlamlıdır. Aile, Artık Sadece Bir Fiziksel Barınma Mekânı Değil; Zamanın Ruhuna Karşı Direnen, İnsanî Değerlerin Korunduğu Bir Liman Olmak Zorundadır.

İnsan ailede var olur, ailede değer kazanır,

Aile yoksa toplum olmaz, olamaz.

Aile yoksa insan kalabalıkları ve topluluklar olur sadece.

Aile yoksa millet olmaz.

Aile yoksa ümmet olmaz.

Aile yoksa ‘insanlık’ olmaz.

Sağlam bireyler, ahlaklı insanlar ancak ailede yetişir.

Aileyi ihmal edenler iflah olamazlar.

Ailenin çöktüğü toplumlar, toplum olma özelliğini kaybettiği gibi insanlık dairesinden de yavaş yavaş uzaklaşırlar.

28e0f1b8-fd34-4a7b-9d60-9a5643c8f24c.jpg

AİLE DAHA TEMELLERİ İLK ATILDIĞI ANDAN İTİBAREN İŞLEVSELDİR VE ÖNEMLİDİR, İHMALE GELMEZ.

Aile bir ağaç gibi düşünülürse kök annedir, gövde babadır, dallar, yapraklar ve meyveler çocuklardır.

AİLE AĞACINI KURUTMAMAMIZ LAZIM. O AĞAÇ DİMDİK AYAKTA KALMALI VE HEP YEŞİL OLMALI, MEYVE VERMELİ.

Aile; şefkatin, merhametin, saygının, edebin, muhabbetin, yardımlaşmanın, fedakarlığın öğretildiği en büyük okuldur. Ailenin bu önemli işlevi hep canlı tutulmalıdır. Ailede merhameti öğrenmeyen merhamet gösteremez.

Ailede merhamet göstermeyen merhamet bulamaz. Nitekim Resûlullah’ın (sas) torunu Hz. Hasan’ı öptüğünü gören bir zat ‘Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.’ demesi üzerine Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”

Kaynak:Mehmet DEMİRHAN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum