İlk vakadan bu güne dört ay dört gün geçmiş. Geldi, gelecek, görüldü; var mı?yok mu? tartışmaları arasında üç ay onbir gün geçirmişiz. Adeta ülkemize hiç gelmeyecekmiş umursamazlığı içinde gecen üç ay onbir gün. Bugun geldiğimiz nokta. Umudumuz sizde gençler.
Pencereden bugün şehrin nispeten sessiz sakin bir sokağını izledim adını ıssız kahve içme saati dediğim. Issız dediysem, siz işsiz anlayın. Bir kaç kadın karşılaştı sokakta ilk once uzun uzun dikildiler konustular sosyal mesafe mi o neki. Sonra sportmen gençlerimiz topla çıktı sokağa, kısa paslaşmalar itişmeler mesafe ne ola. Biz severiz itiş kakış top koşturmayı. En sakin karşı evde balkonda oturan yaşlı amcaydı. Torunu sokakta tahminen top peşinde. Biraz sonra sokaktan eve çıkacak saçını yana taramış delikanlı. Evin gelini kapı önü muhabbetinden, evin babası marketten. Ekranda virüsü anlatıyorlar, kaç mikron, maskeden geçer mi bir sürü terim bilimsel tıbbi kelime anlamak için sözlük lazım bize. Ha birde evde maske yapmacılar var ki evlere şenlik.
Ben tıp doktoru değilim, süslü cümleler kurmayacağım. Bakın gençler; ekmeğinin peşinde olmayanlar, kapı önü muhabbeti seven ablalar, banklarda boş oturanlar hala ciddiyetin farkına varmayanlar. Hepsini yapalım eyvallah. AMA O GÜN BU GÜN DEGİL. Sevgili gençler sizlere bu gün hayatımızı emanet ediyoruz elllerinize. Ve sizden hayatlarımızı evde koruma altına almanız görevini veriyoruz. Komsunuzun, arkadasınızın, dedenizin , yaslıların, hastaların, hayatının bekçisi sizsiniz. HAYDİ EVLERE NÖBETE. Göreviniz hayat nöbeti.
Bu günler geçtiğinde söz sokaklarda beraber koşacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.