SAMURAY KILIÇLI ERKEKLER
Kıymetli dostlarım gün geçmiyor ki ilginç bir olayla karşılaşmayalım. Kısa zaman önce bir kadın internetten samuray kılıcı satın alan bir cani tarafından savunmasız olduğu için katledildi.
Cumhur İttifakı ortaklarından bir parti lideri biz iktidara ortak değiliz muhalifiz dedi ve bu söyledikleri bir hafta boyunca gündemde kıyasıya tartışıldı. Ancak bir hafta sonra yok öyle demek istemedim dedi ve tüm konu, tüm tartışmalar boşa düştü.
İnanır mısınız, bu ülkede samuray kılıcı ile katledilen kadın bir gün bile konuşulmadı. Gerçi bu bizim ülkemiz için sürpriz değildi, nitekim Ankara’da bombaların patlayıp onlarca insanın öldüğü gece bile ‘Survivor Programı’ izlenme rekorları kırmıştı. Toplumsal olaylara o kadar duyarlıyız yani(!)
Yaşan bu vahşetlere bakıldığında; insan şöyle dönüp bir geçmişe bakamadan edemiyor. Eskiden de böyle miydi? Yoksa sorun yaşadığımız döneme mi özgüydü?
Tarih boyunca milletler yaşadıkları her kötü hadisenin ardından, problemi yeniden yaşamamak adına ve bölgelerindeki asayişi sağlamak namına ilginç ceza yöntemleri uygulamışlardır. Uygulanan bu cezalara baktığımızda gerçekten bu kadar da olmaz dedirten türlerde cezalar verilmiştir. Ancak bazen keşke bugün de aynıları yapılsa belki böyle olmazdı demeden de kendimi alamadım. Hani Ülkenin huzurunu bozan ve gidişatına olumsuz etkiler yapan eylemler gerçekleştiren kişiler için halkın uygun gördüğü: Bunlardan ikisini sallandıracaksın Taksim' de, gör bak o zaman ortalık nasıl süt liman olacak. Misali düşünmedim değil.
Tarihte verilen cezalar neydi peki:
Nuşirevan isimli bir hükümdar vali olarak atadığı kişinin yaşlı bir kadının mülküne zorla el koyduğunu öğrenmesi üzerine: Tez elden bu herifin tepeden tırnağa derisinin yüzülmesini, içine ot tıkıp sarayın kapısına asılmasını ve bunun yedi gün ‘halka zulmü reva gören mahlûkun akıbeti bu olur’ diye çağrışmasını emretmiş! ve dediği gibi yapılmıştır.
Bunun haricinde birçok toplumda kısasa kısas cezası uygulanmıştır. Yani suçu işleyenin de aynı şekilde cezalandırılması yöntemi uygulanmıştır. Bu cezanın en yoğun uygulandığı toplum Babil Devleti’dir. Bu devlette yaptığı ev yıkılan inşaatçı öldürülürdü. Eğer çöken evde, ev sahibinin oğlu ölmüşse, inşaatı yapanın oğlu da öldürülürdü. İnşaatı yapan, çöken binanın içindeki mallarda uğranılan zararı da karşılardı. Ölüm olmadan evin bir kısmı çökmüşse binayı inşa eden kişi kendi cebinden evi tekrar inşa ederdi. Yine burada bir oğul babasına vurursa, elleri balta ile kesilir. Bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa, onun da gözü çıkarılır. Bir kimse başkasını cinayetle suçlar da bunu ispat edemezse suçlayan öldürülür. Bir kimse bir eve zorla girerse öldürülüp, zorla girdiği evin önünde yakılırdı.
Bu ve bunun gibi cezalar çok yaygındı ancak suç oranlarına baktığımızda yok denecek kadar azdı. Neden çünkü yaptırımları çok ağır. Bugün neden suç oranlarında azalmanın aksine artış var çünkü cezalar caydırıcı değil. Mardin'de 13 yaşındaki N.Ç.' ye tecavüzle suçlanan; aralarında asker ve devlet memurlarının da olduğu 26 kişinin davası 7 yılda tamamlandı. Sanıklar iyi hal indiriminden yararlandırıldı ve alt sınırdan cezalandırıldı. (1 yıl 8 ay – 5 yıl) Samuray kılıçlı cani suçu işledikten sonra avukat olan annesi tarafından savunuluyor ve zaten normal değildi. Tedavi edilsin diyor. Madem bunun farkındaydınız, aklınızın başınıza gelmesi için illa birinin yuvasının mı yıkılması gerekirdi.
Ülkemizdeki kadınlar artık ne istiyorlar biliyor musunuz? Aşktan meşkten zaten vazgeçtiler. Sinirlenince dövmeyecek, hakaret edip rezil etmeyecek, ayrılmak istediğinde de öldürmeyecek ‘ADAM’ arıyorlar.
O yüzden başlığımı samuray kılıçlı erkekler olarak seçtim, çünkü hepimiz potansiyel bir samuray kılıçlı erkeğiz, henüz kılıcımızı kullanmamış olmamız bizi o adamdan daha az suçlu kılmaz. Daha bu köşe yazısını yazmaya başlarken bile, boşanmak isteyen karısını dolmuşuyla ezen daha sonra inip çocuklarının önünde ölesiye tekmeleyen caninin haberini izledim.
Bu dertler, sorunlar ne zaman biter biliyor musunuz? Biz yapılanları üzerimize alıp özümseyince, hatayı kendimizde aramaya başlayınca ve her acı haberde kendimize çeki düzen vermeye çalışınca düzelmeler başlar.
Ben kimseyi öldürmüyor olabilirim ama eşime, çocuklarıma, komşularıma ve iş arkadaşlarıma kötü davranıyorum, demeyi her zaman bilmemiz gerekiyor.
Daha önce de söylemiştim ya, herkes gücünün yettiği kadar zarar veriyor bu dünyaya!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.