Prof. Dr. İbrahim BAZ-Şehrimizi Tanıyalım...
GABAR DAĞI’NDA MÜSLÜMAN İZLERİ
İnsan baktığını görmez, baktığı yerden görür.
Ve bakılan mekân değiştiğinde, bakılan nesne de değişmeye başlar.
İşte tam da bu nedenle gerçeğin peşinden koşan ve hakikatin peşine düşen her erdemli insan bildiğini, düşündüğünü ve özellikle gördüğünü mutlak kabul etmek yerine, bulunduğu yeri değiştirerek bakışını büyütmeye ve genişletmeye çalışır.
Bakışı büyüdükçe ve genişledikçe, insan bilgeleşmeye başlar.
Yani bilgisi yalnız aklının bir nesnesi olmaktan çıkarak, hali ve şahsiyeti haline dönüşür.
İnsanın bakışını büyüten ve genişleten mekanların başında da dağlar gelmektedir.
Dağlar, insanın gözünü büyütür, gönlünü inceltir ve yüceltir.
Ancak dağa yaşamak için değil, inmek için çıkılır.
Çünkü medeniyet şehirli yani ovalıdır.
Bereketli Hilal’in ve Mezopotamya’nın bereketli ovalarının kuzey sınırlarından biri olan Gabar Dağı da tarih boyu birçok din ve inançtan insanın bilgelik yolculuğunda bir sığınak olmuştur. Geçen yazımızda Süryanilerin Gabar Dağı’ındaki izlerine dair birkaç konuya değinmiştik. Süryanilerden sonra Gabar Dağı Müslümanlar için da önemli bir yaşam alanı ve irfan merkezi olmuştur.
Gabar Dağındaki Müslümanların en önemli yerleşim yeri Derşev ve Basret köyleridir.
Bu iki köyde, özellikle 1820’lerden sonra kurulan medreseler ve bu medreselerde yetişen ilim adamları özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde etkili olmuştur.
Günümüzde Alkemer olarak biline Derşev köyü, aslında kendisine bağlı ondan fazla köylün merkezi ve bir aşiretin ismidir.
Bu köyden yetişen en önemli ilim adamı, doğu medreselerinde ders kitabı olarak okutulan Sütûr isimli eserin sahibi Abdulhakîm Derşevî’dir.
Derşevi ailesinin bir kısmı 1926 yılında Irak ve oradan da Suriye’ye göç etmişlerdir. Derşevî’ler, Cizre’li büyük alim ve mürşit Şeyh Muhammed Said Seyda’nın da dayılarıdır.
Gabar Dağı’ndaki ikinci önemli merkez İnceler olarak bilinen Basret köyüdür.
Mevlâna Halid-i Bağdâdînin (ö.1827) halifesi olan Şeyh Halid-i Cezerî’nin kurduğu Basret medresesi ve dergahı, 1925 yılına kadar bölge illerinden gelen çok sayıda insanın ders okuduğu önemli bir merkez olmuştur.
Örneğin günümüzde Mardin ve Batman bölgesinde ilim faaliyetleriyle tanınan Hamidîlerin ilk dedesi ve isim babası Şeyh Hamid-i Mardinî Basret medresesinde okuduktan sonra, aslen Siirtli olmasın rağmen hocası tarafından Mardin’e gönderilmiştir.
Van ve çevresindeki ilim geleneğinin öncülerinden Arvasi ailesinin büyüklerinden Sıbğatullah Arvasi de dört yıl Basret medresesi ve dergahında eğitim almıştır.
Şeyh Seydanın babası Ömer Zengani de Basret medresesinde yetişmiştir.
Burada ismi zikredilenler dışında, günümüzde halen Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde etkili olan birçok insan için Gabar Dağı’ndaki Basret Dergâhı ve medresesi önemli bir merkez olmuştur.
Kısaca Gabar Dağı, petrolünden önce ilmî ve irfanî zenginliği ile bilinen ve tanınan bir dağdır.
İşte bu nedenle, uzaktan bu dağa bakarak onu taş ve toprak olarak görmekten kurtulmak amacıyla Gabar Dağında dolaşmaya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.