Bir yanı Gidiş, bir yanı kök : Şırnak’ın Gençliği
Şırnak’ta gençliği konuşmak istedim bu yazımda. Çünkü bu şehirde genç olmak, hem umutla hem hayal kırıklığıyla iç içe yaşamak demek. Bir yanın gitmek isterken, diğer yanın kalmakta direnir. İşte o iki duygunun çatışması, Şırnak’ın genç yüzünde en net haliyle görülüyor.
“Şırnak” denince, gençlerin aklında genellikle bir kelime beliriyor: işsizlik.
Bu, gitmek için çoğu zaman en güçlü gerekçe.
Ama her şeye rağmen, bu şehirde kalmak için direnen, burada üretmek isteyen bir gençlik de var.
Belki azınlıkta, belki sesi çok çıkmıyor ama onlar hâlâ mücadele ediyor.
Elbette çok şikâyet eden, umudunu yitiren de var.
Ama aslında hepsinin ortak isteği aynı: duyulmak ve görülmek.
Sadece biraz alan, biraz güven istiyorlar. Bu bile başlı başına bir mücadelenin özeti.
Bazı gençler “fırsatlar başka şehirlerde” diyor.
Bazılarıysa “değişim burada da olur” diyerek kalmanın da bir cesaret olduğunu hatırlatıyor.
Teknolojiye açık, dünyayı takip eden, sorgulayan bir nesil yetişiyor Şırnak’ta.
Ama aynı zamanda bir ikilemin ortasında büyüyorlar:
Bir yanda gitme isteği — daha geniş imkânlar, yeni şehirler, farklı hayatlar…
Diğer yanda kalma arzusu — doğduğu toprak, aile sıcaklığı, tanıdık sokaklar.
Kısacası Şırnak’ta genç olmak, iki yönü açık bir yolun tam ortasında durmak gibi.
Bugün gençlerle konuştuğunuzda en çok “gelecek” kelimesini duyarsınız.
Kimi üniversiteye gitmek ister, kimi kendi işini kurmak, kimi sadece sesini duyurmak…
Hepsinin ortak isteği: “Bir şeyler değişsin.”
Ama değişimin nerede başlayacağına dair inançları farklı:
Kimisi “başka şehirlerde olur” diyor, kimisi “burada da olur” diye direniyor.
Peki bu gençler, bu hayati yol ayrımında nasıl karar verecek?
Kim onlara el uzatacak?
Kim “gençlerimiz gitmesin” temasını kendi evinin meselesi gibi görecek?
Unutmayalım, bu sadece gençlerin değil, hepimizin sorumluluğu.
Bugünün gençleri, dünkü gençler değil.
Artık sessiz değiller.
Fikirleri, hayalleri, kendi dertleri var.
Bizim görevimiz, onlara sadece konuşma hakkı değil; inandıkları geleceği kurma imkânı da tanımak.
Onlara sırtımızı dönme lüksümüz olmamalı..
Ve belki bir gün, bu şehirde kalmak da gitmek kadar cesur bir karar sayılacak.
Çünkü kalmak da en az gitmek kadar emek, en az gitmek kadar inanç gerektiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.