Ceyhan ERENER-GÜNDEM

Ceyhan ERENER-GÜNDEM

Cizre’nin En Büyük Sorunu

Cizre’nin En Büyük Sorunu

Cizre’nin en büyük sorunu onu YÖNETENLERDİR!

Son söyleyeceğim sözü ilk söyleyeyim dedim. Belki sözlerim adresine daha kolay ulaşır.

Kimsenin gıkı çıkmasa ne güzel yönetirsiniz değil mi?

Başta Kaymakam Hanım’a (Aynı zamanda kendisi belediye başkanımız) seslenmek istiyorum:

“Rica etsem ne iş yaptığınızı söyler misiniz?”

Padişahlar toplumsal sorunları yerinde görmek için tebdil-i kıyafet gezerek (kılık değiştirerek) çarşı ve pazar esnafını dolaşır, halkın nabzını yoklardı. Ama sizin hiç kılık değiştirmenize gerek yok, emin olun hiç kimse sizi tanımıyor zaten, doğrudan çıkıp halkın nabzını yoklayabilirsiniz.

İlçeyi yönetenlerin durumunu anlatan trajikomik bir olay anlatayım: Belki meramımızı daha iyi anlarsınız.

Arap Şeyhinin oğlu Berlin’de okula başlar ve bir süre sonra babasına mektup yazar.

“Babacım, Berlin mükemmel, insanlar çok iyi ve burayı çok sevdim. Fakat okuluma saf altın kaplama Ferrari aracım ile gitmekten çok utanıyorum. Çünkü tüm öğretmenlerim ve öğrencilerin çoğu okula tren ile gelip gidiyorlar.”

Babası hemen cevap yazar:

“Sevgili Oğlum, az önce hesabına 50 milyon dolar transfer ettim. Hemen git kendine bir tren al ve artık bizi utandırma!”

Kıymetli dostlar görüyorsunuz ya, insanlar bazen o kadar farklı boyutlarda yaşıyorlar ki, gözlerinin önünü göremeyecek duruma geliyorlar.

Hani uçak 20 bin ft yüksekliğe çıkınca aşağıdaki herkesi karınca gibi görürüz ya, demek istediğim tam olarak böyle bir şey…

Anayasamızın 2. Maddesine göre “Herkese insan onuruna yaraşır asgari bir hayat seviyesi sağlanmalıdır.”

Peki soruyorum, biz bu anayasadan muaf mıyız? Hayır

Peki insan mıyız? Evet

O zaman neden teknolojinin bu boyutlara ulaştığı, yapay zekanın bile geliştirildiği böyle modern bir çağda insan onuruna yaraşır ASGARİ BİR HAYAT SEVİYEMİZ yok?

Neden böyle söylediğimi sırayla açıklayayım:

Parka yürüyüşe çıkıyoruz ağzımıza, gözümüze, burnumuza sinekler saldırıyor. Hiçbir şekilde gece-gündüz kapılarımızı açmak mümkün değil. Hem de 40’lı derecelere yakın hava sıcaklığında bu olumsuzlukları yaşıyoruz (kaymakamlığa soruyorum, ihalesi yapıldı düzelecek deniliyor ama aylar oldu durum aynı).

Nehir kenarına gidip “şöyle bir hava alalım” diyoruz. Bisikletli gençler bekçilerin önünde bisiklet yarışı yaparak yaşlı, hasta, hamile ve çocukların arasından son sürat geçmeye çalışıyorlar (Biri zarar görmeden kural koymanın bir anlamı yok bu ilçede).

Kütüphane olarak yapılmış kıraathaneye gidiyorum. “Hocam yukarıya çıkmak yasak orada klima bozuk”, aşağı iniyorum ortam karanlık “ampuller patlamış” deniyor. Lavabolar deseniz zaten hijyenin olmadığı, mikrop yuvaları.

Gençlik merkezine ait çalışma binasına gidiyorum. Orada belki çalışma ortamı vardır diye ama orada da ilgisiz kişilerin “Burada çalışamazsınız!” deyip kapıyı göstermeleri ile karşılaşıyorum (müdür beyin kararı varmış, burada sadece dereceye giren öğrenciler çalışabilirmiş!).

Çocukların çalışma ortamı var mı diye neredeyse tüm ilçeyi gezdim ama maalesef doğru düzgün bir ortam bulamadım. Onlarca kişinin aynı evi paylaştığı ortamlarda ders çalışmaları zaten imkân dahilinde değil.

Daha fazla detaylı yazarsam sayfalara sığdıramam, o yüzden kısa kısa başlıkları yazayım.

15 bin dönümlük DÜZ alana sahip ilçede 15 km asfalt yol bulmak imkânsız. Üstelik dar, bozuk, denetimsiz ve sıkışık yollar resmen Endonezya’yı andırıyor insana.

TOKİ konutlarında hiçbir GSM şebekesinde doğru düzgün hat yok, internet üzerinden haberleşmemizi sağlıyoruz.

Fırınları, kasapları, pazarları, manavları hijyenden uzak, denetimin yapılmadığı hastalık yuvalarına dönüşmüş (bırakın denetimi yanlışlıkla önünden bile geçmemişlerdir eminim).

Hastaneye gittiğiniz zaman taş devrinden kalma usul ile sıraya girildiği,

Eğitimin, sağlığın, ekonominin en dip seviyelerde olduğu koşullarda yaşam savaşı veriliyor.

Bakın daha fazla saymıyorum bunlar benim şahit olduklarım. Duyduklarımı anlatmıyorum.

Doktor ile konuşuyorum sağlık alanındaki problemlerden bahsediyor, esnafla konuşuyorum ticaretten şikâyet ediyor, bekçisi güvenlik sorunu var diyor, öğretmeni eğitimden yakınıyor…

Ziya Paşa ne diyordu, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”

Çıksın biri desin ki sen yanlışsın, sen hatalısın, yollarımız, eğitimimiz, sağlığımız son derece ileri seviyede ben de buradan özür dilerim.

İnsan onuruna yakışır bir hayat bizim en doğal hakkımız; bunu bize Ahmet, Mehmet ya da Kaymakam Hanım vermedi ki, bunu biz doğarken aldık.

Neden bu kadar yakındığımı görün diye şu cennet ilçeyi birkaç cümle ile anlatayım size:

Hz. Nuh (a.s) Türbesi, Cizre Kalesi, Memuzin Türbesi, tarihi sokakları, dengbejler evi, Kırmızı Medresesi, farklı farklı türbeleri, köprüleri, camileri ve Dicle Nehri’ne sahipliği ile ünlü.

Tarihi ve jeopolitik konumu (Habur sınır kapısına yarım saat mesafede, ipek yolu üzerinde ve Suriye ile sınır komşusu) ile bölgenin turizm ve ticaretinin kalbi olmaya aday bir ilçe.

Bu saydıklarımın onda biri olmayan yerleri, yılda binlerce hatta milyonlara yakın turist ziyaret ediyor. Biz bunlardan faydalanmak yerine her ne hikmetse taş devri şartlarında yaşamaya devam ediyoruz.

Bu halk eğitim istiyor, sağlık istiyor, huzur istiyor, her şeyden önemlisi insanlık onuruna yakışır asgari yaşam şartları istiyor. Bunlar sağlanmadan terörün, şiddetin konuşulması bence anlamsız.

İnanıyorum ki, asgari şartlar sağlanırsa ilçenin devlete bakış açısı da değişecektir.

Sayın ilçe yetkilileri lütfen koltuklarınıza oturmayı bırakıp sokaklara çıkın, halkın sesini dinleyin.

Biraz da siz aylardan beri bize çektiren sineklerle boğuşun, yollarda trafikte rezillik çekin, hastanelerde sıra bekleyin. Her şeyden önemlisi benim gibi sizinle konuşup sorunları anlatabilecek vatandaşların görüşme taleplerini geri çevirmeyin…

Biz burada yalnızca “Hakkımızı arıyoruz. Ama hakkımızı arayabilmek için öncelikle haklı olmamız gerektiğini de biliyoruz.” ve biz

HAKLIYIZ…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ceyhan ERENER-GÜNDEM Arşivi