Bugün şehrimde olağanin dışında bir mevsim vardı. Yeni bir mevsim. Belki de henüz ismi verilmemiş beşinci bir mevsim. Yağmur yağdı akşama doğru. Gökyüzü utanircasina kesik kesik yağmur bırakıyordu. Toprağın kokusunu alabileceğim bir toprak parçası kalmamıştı. Bütün yağmur damlalarını beton yığınları almıştı. Yağmur damlaların dan en büyük payı okul çıkışı sırtlamış çantasıyla okuldan dönen minik çocuk Emin almıştı. Sırılsıklam olmuştu Emin. Bu durumdan rahatsız değil , tam tersi mutlu gözüküyordu. Şehrin her tarafını kahverengi tonuna benzeyen bir karanlık kaplamıştı. Gökkuşağı sadece kuyruk kısmıyla karşılamıştı yağmuru. Oda utangaç, aynı zamanda ürkekti. Gökyüzü ise ruhumuzun yansıması gibiydi. Yorgun ve yaşlı. Tabi birde öfkeliydi gökyüzü.
Bugün şehrime yağan yağmur bir başkaydı. 5. bir mevsim gibiydi. Ne gökyüzünü, ne yağmuru ne de gökkuşağını. Şehrimde ki İnsanlar mevsim gibiydi bugün. Onların da yazı, kışı, baharı ve sonbaharı vardır yaşamlarında. Kimi zaman günleri uzunken; kimi zaman da geceleri, soğukları, yalnızlıkları uzundur. Bazen bir yaz rehaveti bazen de bahar dirilişi. Amaç her mevsim yeşil kalabilmektir oysa. Bugün ismini dahi veremediğim bu mevsime karşı yeşil kalmaya çalıştım. Çünkü yeşile dair hiç bir şeyin olmadığı bu şehrin her yerine filizlenip kararmış ruhlara dokunmak istedim. Sanırım bunu yapabilmem için beşinci mevsime ilk önce bir isim bulmam lazım. Bulacağım ve sonra filizlenip her yere temas edeceğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.