Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU

Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU

SÜNNET TOPLUMU (3)

Sünnet üzerine kurulu bir toplum, insani değerlerin en üst noktada yaşatılacağı bir toplum olur.

Bizler de insanlığın en kutsal değerlerinin hedef alındığı, şefkat ve merhametin yok edilmeye çalışıldığı, dünyada sadece güçlülerin söz sahibi kılınmaya çalışıldığı, sırf inancından dolayı insanların yok edilmeye çalışıldığı, her türlü vahşi muamele ve işkencelerle insan onurunun çiğnendiği, Gazze gibi coğrafyalarda parçalanan bebeklerin insanlığı tam harekete geçiremediği dönemleri yaşıyoruz.

Sünnet’in ön gördüğü ve inşa etmeye çalıştığı Müslüman kimliğe sahip olabilseydik hakiki manasıyla, bu durumda olur muyduk? Sünnet toplumu olmaya gayret etseydik bugün yaşadığımız birçok sorunla karşılaşır mıydık?

Yüzeysel, içi boşaltılmış, hazzın gaye edinildiği, sosyalleşmenin sanal alemlere hapsedildiği, beğenilme ve tıklanma hedeflerine odaklanıldığı, kuşaklar arası iletişim ve irtibatın kopma noktasına geldiği bir çağın evlatlarıyız, maalesef.

Sorunlarımıza çözüm aramayacak mıyız? Meselelerimizi hep sonraya mı havale edeceğiz?

Problemi görmezden gelmek, onu ortadan kaldırır mı? Gözümüzü kapatmamız olan biten menfi durumları ortadan kaldırır mı?

Allah’ın kulları olarak, onun yarattığı âlemde, ondan başka sığınacağımız kimse var mı? Onun bize gönderdiği kutsal mesajı olan Kur’ân’dan başka sığınacağımız liman var mı?

İşte bizi o limana ulaştıracak gemi, sünnettir. Gemiye binen kurtulur, diğerleri kalır. Hz. Nuh da oğluna öyle dememiş miydi: “Derken gemi onları, dağlar gibi dalgalar arasında götürmeye başladı. Nûh, uzak duran oğluna, “Haydi yavrum gel, sen de bizimle birlikte gemiye bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi. Oğlu, “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” diye cevap verdi. Nûh dedi ki: “Bugün Allah’ın hükmünden ancak O’nun esirgedikleri kurtulacaktır” derken aralarına dalga giriverdi, böylece o da boğulanlardan oldu.” (Hud, 42-43)

Bugün bizi Kur’ân limanına ulaştıracak ve bizi kurtaracak gemi Sünnet gemisidir. Sünnet ile hareket edenler, sünneti yol edinenler yani sünnet toplumu olmaya gayret gösterenler o gemiye binmiş olacaklar ve o limana ulaşacaklar.

Sünnetten uzak duran, Peygamber’i kaybeder. Peygamber’i kaybedenler Kur’ân’la buluşamazlar. Kur’ân’la buluşamayanlar kulluğu yaşayamaz ve Yüce Allah’ın rızasına erişemezler.

Allah’ın rızası erişilecek en büyük hedef değil mi? Bakın ne buyuruyor Yüce Yaratan: “Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe, 72)

Özümüze dönmenin, asli ayarlarımızı tekrar kurmanın çözümü hayat kitabımız Kur’ân’dadır. Bu çözümlerle bizi buluşturacak yol, yöntem ve usuller de sünnette saklı.

Sünnet toplumu olmaya çalışırsak dünya ve ahiret saadetine kavuşuruz.

Sünnet toplumunu bina edersek, o bina yıkılmaz.

Sünnet toplumu hem fertlerine hem de insanlığa hayat bahşedecek.

Sünnet toplumu karanlığa ışık tutacak ve çözülmez zannedilen bütün kördüğümleri çözecek.

Bu cümleler, iddialı veya temelsiz cümleler değildir. Bu cümlelerin ifade ettiği şeylerin tarihte yaşandığı, bu tür bir toplumun inşa edilebildiği ispatlanmamış mıdır? Asr-ı Saadet kavramı nereden çıktı acaba? Saadet dönemi diye devir yaşanmasaydı bu adlandırma olur muydu?

Sünnet’in sahibi olan Zat (sas) bunu bütün zamanlara ve insanlara gösterdi. Nitekim vazifesini dört dörtlük yaparak Refik-i A’lâ’ya kavuştu. Sonrasında da Müslüman toplumlarda değişik devirlerde -eksikleri de olsa- bu proje uygulanmadı mı? Sünnet toplumu projesi… Tarih buna şahit, insanlık buna şahit.

Tekrar bu projenin gerçekleştirilemeyeceğini kim söyleyebilir?

Sorunlarımızı teşhis edebiliyoruz.

Çözümü de gayet iyi biliyoruz.

Formül gayet açık ve basit: Kur’ân’ın istediği hayat nizamını kurmak için takip edilecek metot Sünnet Toplumu projesinde mevcut. Nebevî kaynaklı olmayan neyin bereketi olur ki? Nebevî konsepte uyan hangi iş akim kalmıştır?

Rabbim Sünnet-i Seniyye’yi adım adım takip eden, hayatında serapa sünnet ilkelerini benimsemiş, onu uygulamaya çalışan müminlerden eylesin bizi. Bu başarılırsa onun (sas) şefaatine de kavuşmak zor olmayacaktır.

Sünnetten beslenen bir hayat yaşamamız dileği ile..

Salat ve selam ona (sas) âline, ashâbına ve tüm inananlara olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU Arşivi