Eksilen Eski
Geçmişe dair en üzücü şeylerden biri şudur ki; eskiler özlenir, ama tekrar yaşanmaz. Eskiler, eskiden güzeldi. Benim içinde bir nevi öyle oldu. Her gün kelimelerimle eskiye ulaşmaya çalışıyorum.
Benim ki özlemek değil galiba, çünkü hasret kaldım ben.
Eski siyah beyaz fotoğraflar, sararmış kitaplar, demir rafta tuttuğum okul kitapları, arkasına saklandığım perdeler ve boyası dökülmüş bir duvar. İnsanda içe dönüşü sağlayan sihirli bir dokunuş gibi.
Eskiden kırık dökük köy evimde annemin duvara astığı beyaz mendil ile sabah eve gelen çocuklara şeker bırakarak ikram ettiğini hatırlıyorum.
Geçmişi dile getirmem beni çetin kılıyor bu düzende. “Bir ip koptuğunda yeniden bağlanabilir ama eskisi gibi çekmez” diyor, Alman şair Bertolt Brecht. Sanırım çoğumuzun ipi tamamen kopmuş. Fakat benim ki hala duruyor. Ama çok hassas ve kopmadan onu sımsıkı bir şekilde bir şeyle bağlamam lazım. Yoksa kapital modernizmin görkemli ışıklarının her gece yandığı Paris Kulesindeki ışıklara gebe kalıp, eski perdemin olduğu o sararmış umut kokan duvarına yansıyan o güzelim lambanın verdiği huzurdan mahrum kalırım. Ben ondan mahrum kalmak istemiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.