
Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU
RAMAZAN VE ŞAHSİYET İNŞASI
Yüce Rabbimiz Ramazan ayından bahsederken onda Kur’ân’ın indirildiğini ve oruç tutulması gerektiğini belirtir: “Orucun farz kılındığı Ramazan ayı, insanlara hidâyet rehberi olup onlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayırıcı en açık delilleri ihtiva eden Kur’ân’ın indirildiği aydır. İşte bu sebeple içinizden Ramazan ayına erişen orucunu tutsun. Ancak hasta veya yolcu olup da oruç tutamayan kimse, tutamadığı oruçları başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık diler, fakat zorluk dilemez. Bütün bunlar sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu gösterdiği için Allah’ın yüceliğini tanımanız ve ona şükretmeniz içindir.” (el-Bakara, 2/185)
Yukarıdaki ayet iki temel noktaya işaret etmekte, bu iki hususta sorumluluk yerine getirildiğinde Yaratan’ın yüceliğinin tanınması ve ona şükredilmesi ile söz konusu manevi ameliyenin tamamlanacağını vurgulamaktadır.
İlk önce hidayet rehberi, doğru yola iletici ve hakkı batıldan ayıran delilleri barındıran Kur’ân’ın indirildiği ay olmasına vurgu yapılmaktadır. Burada Ramazan’a asıl kıymet kazandıran husus hatırlatılarak hayat rehberimiz olan Kur’ân’ın temel özelliklerine dikkat çekilmektedir.
Daha sonra oruç ibadetinden bahseden ayet, bu ibadetle ilgili biraz tafsilat vermekte ve Allah’ın kullarına kolaylık dilediğini bildirmektedir.
Nihayetinde dinin ve inancın temel dayanağı olan Kelâmullah ile ‘sevabının sadece Allah tarafından takdir edileceği bildirilen’ oruç ibadetinin insanı inşa edeceği ve şahsiyetini şekillendireceğini anlamak mümkündür. Zira bu hususlarda üzerine düşeni yapan bir kul temel ödevlerini yerine getirmiş olacak ve ‘kulluğu’ ile ‘insanlığını’ inşa etmiş olacaktır.
İnsan için ‘şahsiyet’ çok önemli ve hayati bir özellik taşır. İnsanlar, insan olmak bakımından diğer insanlara benzeyebilir, fakat şahsiyet açısından hiçbir insan, diğeri gibi değildir. İnsanı özgün ve orijinal kılan şahsiyetidir, aslında. Fizyolojik olarak en açık şekilde parmak izlerinde görülen bu durumun ruhsal ve psikolojik yönü unutulmamalıdır. Onun için tasavvufta da her insan ayrı bir âlem olarak kabul edilmektedir.
Mümin kişinin şahsiyet gelişiminde imandan sonra ibadetler daha sonra da güzel ahlak gelir. Şahsiyetin inşası ahlak ile direkt bağlantılıdır. Yüce Allah’ın yarattığı fıtrata uygun hareket edildiğinde, ahlak güzel bir şekilde tezahür eder yani güzel ahlak ortaya çıkar.
İslam’ın esas hedefi de ahlaklı bireyler yetiştirmektir. Allah’a karşı, kendine karşı ve diğer insanlara karşı sorumluluğunu bilen kişiler yetiştirir, dinimiz. Bu şekilde şahsiyet inşası gerçekleştirir.
Şahsiyet inşasının kendini en iyi gösterdiği zaman dilimlerinden birisidir, Ramazan ayı. Mümini inşa eden ibadetler içerisinde orucun ayrı bir yeri vardır. Oruç bir okul gibi kişiyi imtihana hazırlar. Hem Rabbine hem de diğer insanlara karşı başarılı bir sınav vermesi için en iyi ‘sıkıştırılmış eğitimi’ oruç verir, bize.
Ramazan’ın veya orucun feyiz ve bereketinden bahsettiğimizde, aslında bir yönüyle, onun şahsiyet inşasına işaret etmiş oluruz.
Oruç Arapçada savm ve siyam kelimeleri ile ifade edilir. Özellikle siyam kelimesi dikkat çeker. Siyam sözcüğünde işteşlik anlamı vardır. Yani biz orucu tuttuğumuz gibi o da bizi tutmaktadır. Bizi tutarken olgunlaştırır, eğitir müminleri. Bizi tutarken şahsiyet inşası gerçekleştirir.
Allah için yemesini, içmesini, bazı zevklerini bıraktığı gibi; yalan, gıybet, haksızlık, zulüm, sahtekarlık gibi nefsin hoşuna giden amellerden uzak durur. Bunu gerçekleştiren insanın şahsiyeti olgunlaşmaz mı? İnsanlık derecesi yükselmez mi? Adamlık katsayısı artmaz mı? Nefsinden uzaklaşıp ‘Allah’ın asıl evi olan kalbe’ yaklaşmaz mı? Resulullah’ın (sas) aşağıların en aşağısından çekip alarak yücelerin en yücesine çıkardığı örnek insan modeline doğru gitmiş olmaz mı?
Rabbim, bu bilinçle Ramazan’ı geçiren, bu şuurla oruç tutan ve ‘şahsiyetini inşa’ ederken plan, proje ve malzemesinin tamamını İslam’dan alan kullarından eylesin. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.