Dr.Öğr.Üyesi Veli TATAR

Dr.Öğr.Üyesi Veli TATAR

TOPLUMUN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİ: DİN GÖREVLİLERİMİZ

TOPLUMUN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİ: DİN GÖREVLİLERİMİZ

Son zamanlarda sosyal medya mecralarında din görevlilerine yapılan saldırıları görünce bu yazıyı yazma gereğinde bulunduk. Görünürde din görevlilerine yapılan bu klavye saldırıları ister istemez dine yapılan saldırıdır. Nitekim düğünlerimizde mevlit okusun diye çağırdığımız din görevlisinin arkasından ‘niye maaş alıyor’ diye eleştiriyoruz. Çocuğumuzun doğumunda kulağında ezan okusun, düğününde dini nikahını kıydırsın diye çağırdığımız din görevlisine ‘sen niye araba ve ev alıyorsun’ diye eleştiriyoruz. Yakınımızın vefatında cenazeyi defnetsin diye çağırdığımız din görevlisine sahtekarlık yakıştırmasında bulunuyoruz. Taziyelerimizde üç gün boyunca oturan din görevlimize hakaretlerde bulunuyoruz. Din görevlisinin bu ihtiyaçlarımızı tamamen karşılıksız yaptığını da biliyoruz ancak bu eleştiri ve hakaretlerin esasında dine yapıldığının da farkında değiliz.

Din görevlilerimizin hizmetkarlığını yürüttüğü İslam dininin en önemli özelliklerinden birisi, birleştirici olması ve toplumsal yapıyı sağlamlaştırıcı hükümler vaz’ etmesidir. Bununla beraber, kin, nefret, haset, intikam ve kavga gibi Müslümanların birlik ve beraberliklerini zedeleyecek davranışları da yasaklamaktadır. Camilerimizde bulunan mihrap, minber ve kürsüler Peygamber Efendimizden (sav) bize miras kalan makamlardır. Bu makamlarda hizmet eden din görevlileri de, toplumun manevi hizmetkârları konumunda saygı ve hürmete layık kimselerdir.

Din görevlilerinin misyonu tabiki sadece ezan okumak ve namaz kıldırmaktan ibaret değildir. İbadetle ilgili işleri yürütmekle beraber toplumu dini konularda aydınlatmak, ilmiyle amil olup, güzel ahlakıyla herkese örnek olmaktır. Camiye gelen müminlere düşen görev de milli ve manevi birliğimizin sembolü olan camilerimize sahip çıkmak, din görevlileriyle sürekli iletişim halinde olmaktır.

Bütün bu hususlarla beraber unutmamamız gereken bir şey vardır. Din görevlisi de her fert gibi yaşayan, aile sahibi olan, ailesini geçindiren, yaşamın sunduğu imkanlarından faydalanan bir insandır. Herkes gibi hastalanınca hastaneye giden, çocuğuna en iyi eğitim fırsatları sunan, arazi, mal ve mülk sahibi olan bir beşerdir. Nasıl ki bir doktora ‘sen 24 saat boyunca hastalarla ilgilen, başka bir şey yapma’ diyemiyorsak din görevlisine de bunu diyemeyiz. Tabiki aynı mesleğe sahip herkesin yüzde yüz iyi olduğunu iddia edemeyiz. Ancak içinde çürük olan bir iki elma yüzünden kasadaki elmaların tamamını nasıl çöpe atamıyorsak, hatalı bir iki din görevlisi için hepsine hakaret etme gibi bir lüksümüz de olmamalıdır. Asırlardır kültürümüzün bir değeri olan, ecdadımızın her zaman el üstünde tuttuğu din görevlilerimize, bazı ideolojilerin dayatmasıyla hakaret etmek dinimize, kültürümüze ve ecdadımızın geleneğine saygı duymamaktır. Din Görevlisi denince tabiki akla ilk gelen dinin anlatılması ve öğretilmesidir. Allah Teâlâ, ayet-i kerimelerde İslam dinini anlatmayı müminlere bir vazife olarak emretmektedir. Farzı kifaye olan bu görevi ifa edenler de Din görevlisi hocalarımızdır. Gelin din görevlilerimizin önemine işaret eden Yüce Allah’ın şu ayetlerine ve hepimizin Peygamberi olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) şu sözlerine kulak asalım;

“Sizden hayra dâvet eden, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun! İşte onlar gerçekten felâha erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 104)

Siz, insanlığın (iyiliği) için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız.” (Âl-i İmrân, 110)

Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde dinin anlatılmasının ehemmiyetine dair şöyle buyurmuşlardır:

“Bizden bir şey işitip, onu aynen başkalarına ulaştıran kimsenin Allâh yüzünü ak etsin! Kendisine bilgi ulaştırılan nice kimseler vardır ki, o bilgiyi bizzat işitenden daha iyi anlar ve tatbîk eder.” (Tirmizî, İlim, 7)

“Allâh’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin vâsıtanla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, (en kıymetli dünya nimeti sayılan) kızıl develere sâhip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 9)

“Hidâyete dâvet eden kimseye, kendisine tâbî olanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da bir şey eksiltmez.” (Müslim, İlim, 16)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Dr.Öğr.Üyesi Veli TATAR Arşivi