Ceyhan ERENER-GÜNDEM
Çekin O Pis Ellerinizi Gençlerimizin Üzerinden
Bugün Şırnak’ta yaşayan gençlerimiz üzerine bir yazı paylaşmak istedim nitekim uzun zamandan beri yapmış olduğum gözlemlerim bu paylaşımı yapmaya zorladı beni.
Şimdi genelden özele doğru sorunu anlatmaya çalışacağım:
Dünya genelinde, son dönemlerde uyuşturucu kullanım oranlarının yıllara göre azaldığı, bunun aksine Türkiye’de arttığını araştırmalar göstermektedir. Nüfusa göre oranlara baktığımızda 1990 yılında 0,0070 olan artış oranı 2016 yılında 0,0082’ye yükselmektedir. Birleşmiş Milletlerin Uyuşturucu ve Suç Ofisinin 2019’da açıkladığı rapora göre ise madde kullanımı tüm dünyada sürekli olarak artmakta ancak Türkiye gerçeği burada da ön planda; bu rapora göre 2018 senesinde dünyada 585 bin kişi hayatını kaybederken Türkiye’de bu sayı 347 gibi bir sayıya ulaşmaktadır. Türkiye’de madde kullananların yaş dağılımına baktığımızda ise çoğunluğun 25-29 yaş aralığında olduğunu daha sonra bunu 30-34 yaş aralığında olan kişilerin takip ettiğini görmekteyiz. Ancak acı bir gerçekte var ki 5-14 yaş aralığındaki çocuklarda dahi bu madde kullanımının görüldüğü göze çarpmaktadır.
Şimdi daha çarpıcı bir noktaya değineceğim:
Şırnak, Cizre, Silopi, İdil ve Uludere son yıllarda Türkiye’de madde bağımlılığının en çok arttığı bölgeler arasında yer alıyor!
Hayır şaka ya da abartı değil Şırnak şu anda tam olarak bu halde.
Bu durumda ne yapılmalı; “Birincisi önleyici tedbirler. İkincisi ise tedavi aşaması.
İkinci aşama yani tedavi aşaması bizim müdahil olabileceğimiz bir alan değil, bunun üzerine ciddi anlamda çalışan kişi ve kurumların olduğu biliyorum. O yüzden biz ilk aşamaya yani önleyici tedbirler aşaması üzerinde konuşalım:
Bölgede uyuşturucu kullanımı ve satışı arttı, aileler yeterli bilgiye sahip değil, bölgede yaşanan olağanüstü durumlar halk üzerinde ağır hasarlar doğurdu ve daha bir sürü sebep süreci tetiklemekte.
İlk olarak önleyici tedbirler devlet eliyle alınmalı; basın-yayın programları yapılmalı, kitap, broşür dağıtımları yapılmalı, eğitimler verilmeli ve konferanslar düzenlenmelidir.
Bu saydıklarımızın hepsi yapıldı, yapılmakta ve yapılmaya da devam ediyor. Şırnak Emniyet Müdürlüğünde özellikle bu konularda son derece titizlikle çalışan birimlerin faaliyetlerini takip ediyorum.
Ancak asıl mesele toplumda bitiyor ve şimdi size asıl bizim ne yapmamız gerektiği üzerinde konuşmak istiyorum.
Öncelikle herkesin oturup empati yapması gerekiyor. Hiçbir dönemde ve hiçbir coğrafyada yaşanmayan ağır olaylar bu coğrafyada yaşandı. İnsanlarımızın psikolojisi çok ağır travmalar geçirdi. Tüm bu yaşanan acılar gençlerimizin gözleri önünde yaşandı ve onların bilinçaltına sirayet etti. Ne bu acıları unutmak kolay ne de bunları yaşanmadı saymak.
Toplumsal bir duyarlılık olmazsa tüm kurumlar bir araya gelse dahi bu durumun üstesinden asla gelinemez, nitekim bazı sorunlar vardır ki kurallarla yasaklarla çözülmez toplumsal bilinçle çözülür. Acılar içerisinde haykıran hatta ölen çocuklar bizim çocuklarımız, bu toprağın evlatları ve bu durumdan;
Sen suçlusun, ben suçluyum, hepimiz suçluyuz, kimse elini taşın altına koymak istemiyor ancak bu suçlu olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor!
Problemimizi biraz daha somutlaştırmak gerekirse:
İlk olarak toplumsal bir duyarlılık oluşturmamız gerekiyor. Bunu nasıl başaracağız?
Tabi ki gençlerimize sahip çıkarak başaracağız. Peki gençlerimize nasıl sahip çıkacağız?
Şimdi ilk olarak kentimizde:
Tiyatro yok,
Sinema yok,
Sosyal, kültürel, sportif faaliyetler son derece sınırlı,
Ekonomik imkanlar içler acısı,
Eğitim faaliyetleri (pandemi sürecini de dahil edince) son derece yetersiz,
İşsizlik, toplumsal baskı, umutsuzluk, sevgisizlik, özgüven eksikliği, yani olumsuz anlamda her şeye sahibiz.
Buradan Sayın Valimize, Milletvekillerimize, Belediye Başkanımıza, Rektörümüze, İl Emniyet Müdürümüze ve özellikle Gençlik ve Spor İl Müdürümüze seslenmek istiyorum:
Bu gençlerimiz için bir araya gelin, toplum bu konuda size son nefesine kadar destek verecektir. Bu millet söz konusu evlatları olunca sizi başına taç edecektir.
Gençlerimiz yalnız, gençlerimiz çaresiz, gençlerimiz kimsesiz, onlar bu toprakların her karışına göz yaşlarını akıtmış yürekler, onlar bizim kardeşlerimiz, evlatlarımız, onlar bizim parçamız, onlar geleceğimiz.
Kültürel kodlarımız gereği hep ezildiler, hep hor görüldüler: Büyüklerin önünde konuşulmaz, büyükler her zaman haklıdır diye diye büyüdüler. Mahcubiyeti iliklerine kadar yaşadılar. Hiçbir zaman haklıyım konuşayım düşüncesine sahip olmadılar, olamadılar.
Hepsini bir kenara bırakırsak, tüm bu olumsuz koşullara rağmen hala bu gençleri ezmeye çalışan, onlara hakaret eden, onları hor gören, aşağılayan, onların kalbini kırıp umutlarını tüketen ve bunu hak olarak gören insanların var olduğunu duyuyorum.
Kimse yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara sessiz kalacağımızı zannetme cehaletine düşmesin.
Kardeşlerimizi toplumdan dışlamaya, onları yalnızlığa mahkûm ederek kötü alışkanlıklara sürüklemeye, onları vatanı sevmek yerine, vatanından nefret etmeye mecbur bırakmaya kimsenin ne hakkı var, ne de buna gücü yeter. Bu memlekette gençlerimiz için her zorluğu göğüsleyecek yürekli yetkililerimiz de insanlarımızda fazlasıyla var.
Bu haksızlıkları yapanlar şunun farkına varsınlar ki, mevkileri, makamları güçleri ne olursa olsun, gençlere bunu yapanlar en az onlara uyuşturucu satanlar kadar suçludurlar. Nitekim amacımız gençlerimizi uyuşturucudan kurtarmak ya da dağdan indirmek değil, onlarla asla tanışmamalarını sağlamak…
Geçlerimizin, çocuklarımızın saçlarının teli bile dünyanızdaki paranızdan, makamınızdan milyon kere üstün o yüzden çocuklarımıza haksızlık yapanlara sesleniyorum:
Çekin o pis ellerinizi çocuklarımızın üzerinden…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.