
Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU
NEFİSLE MÜCADELE veya CİHAD
İnsanın, birbiriyle devamlı mücadele eden iki yönü vardır: Ruhu ve nefsi. Ruhu, yaratılışına mütenasip, fıtrat ayarlarına uygun hareket etmesini ön gören tarafı; nefsi ise onu daima kötülüğe sevk eden, günah işlemeyi cazip gösteren tarafıdır. Ya da başka bir bakış açısına göre; ruhunun iki yönü olarak da düşünülebilir: Ulvî ruhu ve süflî ruhu. Her halükârda insanda iyilik ve kötülük bir savaş halindedir; bu kesin.
İnsanın nefsiyle ve Şeytanıyla mücadelesi ve savaşı dışarıda ‘Şeytan’ın ordularına’ karşı yürütülür ki; buna cihad diyoruz veya cihad türleri içinde küçük cihad deniyor. İnsanın bu verdiği savaşın kendi içerisindeki tezahürü ise nefisle mücadelesi oluyor; ya da cihad türü olarak büyük cihad olmuş oluyor.
İster küçük ister büyük olsun, cihad kavramı üzerinde iyi düşünmek gerekiyor. Zira kutsal bir ameliyeyi ifade eden ve mukaddes bir hedefe odaklanan bu kavram, bazen çarpıtılmakta, maksadının dışında kullanılmakta veya dezenformasyona uğratılmaktadır.
Bu bağlamda, Batının ekonomik ve politik amaçlarla zarar verdiği cihad kavramının öncelikle Müslümanlar tarafından doğru anlaşılması gerekir. Zaten gayrı müslimler öteden beri İslam’ı şiddet ve barbarlıkla suçlayarak cihad kavramını gerçek anlamından uzaklaştırıp tahrip etmeye çalışmışlardır (Roy 1987: 35-39). Bunun yanında 11 Eylül saldırıları sonrası basın aracılığıyla İslam’a karşı korku ile birlikte nefret uyandırılmıştır (Dirks 2004: 223).
Cihad, Hz. Peygamber’in (sas) iyiliği hâkim kılmak ve kötülüğü engellemek için başlattığı İslam’a davet yolunda karşılaştığı engelleri aşma çabası olması yönüyle dini tebliğle doğrudan ilişkilidir (Kurt, 2019, 317). Bu yönüyle cihad ameliyesi, en geniş manasıyla, bir istisna değil, müminin hayatında diri ve dinamik tutulması gereken bir duygu ve davranış olarak algılanmalıdır.
Cihad saldırganlık ve zulüm için değildir. O, hakları savunmak ve diğer milletlerle barış ve huzurla yaşamak için imanın bir şartıdır. İslâm her türlü terörü kınar ve reddeder. Cihad terörizmden kesinlikle farklıdır. Cihadın şartları, kuralları ve ahlakı onu her çeşit terörden ayırır (Tahir, 2011, 206).
Hayat tarzlarının bir parçası cihad olması gereken Müslümanların, her zamanda ve zeminde İslamî ve insanî duruş sahibi olmaları ‘ilahî bir vizyon’ olarak karşımıza çıkar. Bu ilahî vizyona sahip ‘vicdanların’ insanlığa hayat bahşettikleri izahtan varestedir.
‘Hâl dili, kâl dilinden evladır’ vecizesi gereği, İslâm’ın hâl yani davranışla temsil edilip anlatılması şüphesiz daha etkilidir. Müslüman’ın her işinde İslâm’a uygun hareket etmesi, bir bakıma İslâm’ın canlı numunesi şekline dönüşmesine vesile olur. Böyle bir mümin, Müslümanlara nispet edilen yanlış imajların yok edilmesinde de mühim rol oynayacaktır. Bu bilinçle hareket eden müminlerin Asr-ı saadetten bu yana insanlığa örnek olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda ahlakî güzellikleri tamamlamak üzere gönderildiğini vurgulayan bir Peygamberi takip edenler olarak inananların, dünyaya farklarını gösterdiklerini söylemek mümkündür. Dünyada değişik coğrafyalarda, özellikle de Gazze’de, Müslüman Filistinlilerin uğradığı zulüm ve kıyımlar, bu zulmü gerçekleştirenlerin ahlakî değerlerden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Dünyanın büyük oranda seyirci kaldığı ve hiçbir insanî değerin tanınmadığı bu tür bir savaşta bile Gazzeli Müslümanların, insanî ve İslâmî değerlerden ödün vermeden mücadele etmesi de nebevi ahlak çizgisine ne kadar riayet ettiklerini göstermektedir. Bu misal de Resulullah’ın ‘güzel ahlak projesi’nin hayata nasıl yansıtıldığını gösteren nadir örneklerdendir. İnsan takatinin tahammül etmekte çaresiz kaldığı bu zor zamanlarda bile Hz. Peygamber’in (sas) çizgisinden ödün vermeyen İslâmî ve insanî duruşu en güzel biçimde gösteren Gazzeli müminlerin duruşu takdire şayandır (Agitoğlu, 2024, 562).
O halde cihad, ürkütücü ve korkutucu bir kavram olmayıp gerçek mahiyetiyle ele alındığında İslam’ın hayata bakan veçhesinin önemli bir faaliyetidir. Bu yüzden İslam düşmanları, bu tür kavramlarımıza; çarpıtma, amacından saptırma veya içini boşaltma gibi işlemleri uygulamaya çalışmaktadırlar.
İnsanoğlu, bir amaç için yaratılmış ve belli sorumlulukları bulunduğuna göre hayata can katacak ve ‘kalıcı hayatı getirecek’ amellerden geri durmamalıdır. Bu amellerden önemli birisi de şüphesiz ki cihaddır. İster büyük olsun ister küçük olsun müminin hayatından cihad eksik olmayacaktır. Zira düşman çoktur: Nefsimiz, Şeytan, Şeytan’ın yolundan giden insanlar, insanlığını kaybetmiş olup Müslümanlara ve insanlığa zarar verenler.
Rabbim bizi Müslümanlık şuurundan, cihadın hakiki anlamından ve salih amellerden mahrum bırakmasın. Üç günlük dünya hayatımızı, inanın, onun rızası uğruna yapacağımız maddi ve manevi fedakarlıklar anlamlı kılacaktır. Müslümanın hayatı anlamlı olmayacaksa, dünya hayatının ne kıymeti var?
COĞRAFYA VE İNSAN; CUDİ VE BİZ
14 Haziran 2025 Cumartesi 20:43İSMAİLİ TESLİMİYET, İBRAHİMİ DURUŞ: KURBAN BAYRAMI
05 Haziran 2025 Perşembe 17:17ŞEHİR VE İNSAN; ŞIRNAK VE BİZ
03 Haziran 2025 Salı 10:47ÇOCUK TERBİYESİ
28 Mayıs 2025 Çarşamba 09:10AHDE VEFA
13 Mayıs 2025 Salı 15:42TİCARET AHLAKI
09 Mayıs 2025 Cuma 09:08TOPLUMSAL HASTALIKLAR (6): KİBİR
05 Mayıs 2025 Pazartesi 00:13TOPLUMSAL HASTALIKLAR (5): YALAN SÖYLEME
01 Mayıs 2025 Perşembe 09:00KÜLTÜRÜMÜZ
21 Nisan 2025 Pazartesi 14:06SABIR
17 Nisan 2025 Perşembe 09:03




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.