Ceyhan ERENER-GÜNDEM
Şırnak’ta kütüphane vardı da biz mi gitmedik?
14 yaşında köyde yaşayan ve fakir bir çocuk olan Jan Valjan ablasına ve onun çocuklarına bakmaktadır. Çaresiz kaldığı bir gecede ekmek çalmaya kalkışır ancak yakalanır ve 5 yıl hapse mahkûm edilir. Durumu kabullenemez ve defalarca hapisten kaçmaya çalışır bu yüzden cezası 19 yıla yükselir ve kürek cezasına çevrilir.
“Bir insan sefalet bataklığına düşmeye görsün. Çırpındıkça aşağılara iner. Biri çıkıp da elinden tutmayacak olursa, gırtlağına kadar batar; bütün ümitleri söner. O zaman dehşetlerin en korkuncu mümkün hale gelir. Kaybedeceği bir şeyi kalmadığını düşünerek değil krala, Tanrı’ya bile küfreder…Baba, anne, kardeş, evlat, akraba, kumarbaz, ayyaş, hırsız, fahişe onun nazarında birdir. En adi suçu bile işlerken yüzü kızarmaz; vicdanı kendisini rahatsız etmez.”
İşte böyle diyordu, Victor Hugo, Sefiller adlı kitabında…
İbrahim Tatlıses, “Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık”, Süleyman Demirel, “Memlekette petrol vardı da ben mi içtim”. Gibi sözleri söylerken esasen toplumda var olan bazı eksikliklerin varlığını vurgulamak için kullanmışlardı. Evet bizimde eksiklerimiz var ve bunu her fırsatta her platformda dile getirmek en mühim görevimizdir. Bugün burada memleketimizin büyük bir eksiği üzerine konuşmak istiyorum.
Kıymetli okurlarım Şırnak’ın 2020 nüfusuna baktığımızda rakamlar 537.762 sayısını göstermektedir. UNESCO ve Birleşmiş Milletlerin yaptığı gençlik dönemi hesabını baz alıp hesapladığımızda ise gençlik nüfusumuzun 184.631 civarında olduğunu görmek mümkündür.
Bu nüfusa göre bu gençlik azımsanacak gibi değil, nitekim bu gençler ile neler yapılmaz ki!
Şehrimizin bu gençlik nüfusu, Avrupa’daki bazı ülkelerin genç nüfusundan bile fazla!
Ancak Şırnak’ta başarı nedir diye sorun bakalım!
Lise ve üniversite öğrencilerimizin girdiği sınavlarda en başarısız illerin başında ŞIRNAK
Eğitimde Türkiye ortalamasının altında kalan ŞIRNAK
İstihdam, gelişmişlik, yatırım, sosyal faaliyetler gibi gibi. Daha fazla son sıralarda olduğumuz alanları yazmaya gerek yok.
Nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde son sıralarda olduğumuzla hiç ama hiç ilgilenmiyorum. İlgilendiğim tek şey
NEDEN?
Bakın Albert Einstein ne diyor: “Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.”
Yıllar yılı Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaşayan bir birey olarak söylüyorum ki!
Şırnak’ta eksikliklerimiz çok… ben sorayım siz söyleyin… varsa bende susarım….
Eğitimde fırsat eşitliği var mı?
Sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler var mı?
Ekonomik kaygılar olmadan odaklanılan bir çalışma var mı?
Gençlerin kendilerini geliştirebilecekleri imkanlar var mı?
…
Sayın okurlarım öğrencilerimiz sınavlara girip başarılı olacak kadar sağlam bir alt yapıya sahip değiller. Aile ve toplumsal bilinç konusunda son derece atıl kalıyorlar. Kendilerini geliştiremiyorlar. Sağlıklı hayaller kuramıyorlar. Teknoloji, inovasyon, girişimcilik gibi konularda içlerine kapanık yetişiyorlar. Dolayısıyla bu onları ister istemez hayata 1-0 geriden başlatıyor. Yetkililer ister duysun ister duymasın biz her fırsatta ısrarla, üzerine basa basa isteyeceğiz.
Ne mi isteyeceğiz?
Şırnak’taki her gencimize son model araba istiyoruz.
Şırnak’taki her aileye lüks villalar istiyoruz.
Şırnak Şehrine Aqua park istiyoruz.
…
Şaka yapıyorum tabi ki böyle şeyler istemiyoruz. Ne mi istiyoruz sadece ama sadece KÜTÜPHANE istiyoruz.
En doğal hakkımız, en masum isteğimiz, en faydalı hevesimiz, en parlak geleceğimiz olan şirin, temiz, rutubetsiz, küf kokmayan, ferah, oturabilecek bir yeri bulunan, ayakta kalmayacağımız, bir kütüphane… (Sakın kimse Şırnak’ta kütüphane var demesin, gidin görün beni anlarsınız.)
Hikayemin başında Jean Valjan’dan bahsetmiştim ya,
Sizce suçlu o mu yoksa onu o hale düşürenler mi?
Daha sonra Şırnak’taki gençlerimizin başarısızlıklarından bahsettim,
Sizce suçlu onlar mı yoksa o başarısızlıkları açıklayanlar mı?
BU AYIPTA SİZE YETER.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.