Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU

Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU

SÜNNET AİLESİ (2)

Ebû Mesud’dan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Bir kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur.” (Müslim, “Zekât”, 48).
Ne güzel bir din! Ne kadar insanî bir sistem! Ailene harcıyorsun, zaten harcamakla yükümlüsün, ama sevabını Allah’tan bekleyerek yaptığında sadaka hükmüne de geçiyor. Bu bilinçle ailesine bakmayan, bu fırsatı kaçıran pişman olmaz mı? Hem dünyayı hem de ahireti kazanmak için ne güzel fırsat!
Elbette tersi de büyük bir hüsran. Koca bir ayıp. Geri gelmez bir kayıp. Hem dünyada yüzünü kara çıkaracak hem de ahirette hesabını boşaltacak kötü bir davranış. İhmal edersek, ihmalle baş başa kalırız, Allah muhafaza.
Bakın hadis-i şerif uyarıyor bizi. Abdullah b. Amr’ın naklettiğine göre, Resulullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 46).
Aileyi önemsemeyen bir toplumun geleceği parlak olmaz, olamaz. Bir aile sahibi olmak fıtrî bir duygudur. Bir yuva kurmak ve hayatı bir aile ortamında sürdürmek, hayatın olmazsa olmazıdır. Sevgi, şefkat ve merhametin hâkim olduğu bir aile iklimi, insanların, toplumların ve yeryüzünün huzuru için vazgeçilmezdir. Nitekim Hz. Peygamber’in (sas) bu konulardaki rehberliği, asla akıldan çıkarılmamalıdır. Hz. Peygamber, ümmete ve insanlığa üsve-i hasene olarak gönderildiğinden her bakımdan takip edilecek ve örnek alınacak bir merci olmuştur. Resulullah’ın (sas) aileye bakışını anlamak için, onun aileye karşı davranışlarını incelemek gerekir. Hz. Peygamber, örnek yaşam tarzıyla ideal bir eş, sorumlu bir baba ve mükemmel bir aile reisi olarak bizlere yol göstermiştir (Agitoğlu, 2020).
Ailenin iki temel direği vardır. Başka bir bakış açısıyla; aile bir ağaç gibidir, kökü anne, gövdesi baba olan. Dallar ve meyveler çocuklardır. Onun için karı-kocanın birbirini tamamlayan varlıklar olduğu unutulmamalıdır. “Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yandır” (Ebu Dâvûd, “Tahâret”, 96), buyuran Yüce Peygamber (sas) bu gerçeğe işaret etmiyor mu?
“Mümin bir kimse, eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huyları mutlaka vardır.” (Müslim, “Rada’”, 61) hadisi aile içerisinde empatiyle hareket etmek gerektiğini, eksikliklere odaklanmak yerine müsbet tarafları görmeye yoğunlaşılmasını tavsiye ediyor. Biz mükemmel miyiz ki başkasından mükemmel olmasını bekliyoruz. Hoşgörüyle hareket edip birbirimizin eksiklerini tolere etsek hayat daha güzel olmaz mı? Nebevî model bizi buna yönlendirmiyor mu? Sünnet Ailesi böyle ayakta tutulabiliyor. Aklımızdan çıkarmayalım.
Adaleti hayatın her alanına döşemeliyiz. Onun geçmediği hiçbir sokak, hiçbir yuva kalmamalıdır. Hele ki ailemizde adalet hatları hep sağlam tutulmalıdır. Adaletli insan, insanların yanında da Rabbinin katında da kıymet kazanır. Bakın Resul-i Zişan (sas) ne buyuruyor: “Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere adaletli davrananlar, Allah Teala katında, Rahman'ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar.” (Nesâî, “Âdabü'l-kudât”, 1).
Sünnet Ailesi en fıtri, en doğal ailedir. Anlayışın, merhametin ve hayatı paylaşmanın yuvasıdır. Büyükle büyük, küçükle küçük olabilmenin fırsatıdır, Sünnet Ailesi.
Kendi vazifesini deruhte ettikten sonra yekdiğerinin yardımına da yetişebilmektir, Sünnet Ailesi. Gelin, iki cihan saadetini temin etme misyonuyla gönderilmiş Resulullah’ın (sas) aile hayatındaki sadeliğe, tevazuya ve yardımlaşmaya bir göz atalım. Hz. Aişe Validemiz, Hz. Peygamber (sas) evde ne yapardı? diye sorulduğunda şöyle cevap vermişti: “Ailesinin işlerini görür, ezanı duyunca (namaz için) çıkardı.” (Buhârî, “Nafakât”, 8).
İslam veren elin daha üstün olduğunu belirtir. İkram sahibi olmak, cömert olmak, ihtiyaç sahiplerine koşmak, zor zamanda piyasada olmak, lazım olunduğunda yanı başta bulunabilmek vb. hasletler memdûh ve övülmüş davranışlardır. Ancak bu tür güzel hareketleri yaparken bile aileden başlamak gerekir.
Yanı başındakini anlamayan, uzaktakini anlayamaz.
Kendi çocuğuna şefkati olmayan, başkasının çocuğuna karşı şefkatli olamaz.
Evini ihmal eden, başkasının evine ne katkı sunacak?
Eşine yardımcı olmayan, mümin kardeşine nasıl yardımcı olacak?
Velhasıl yakından uzağa bir hareket tarzıyla iyilik yapılmalıdır.
Mevlana’nın meşhur ‘pergel metaforu’nu bu konuya uyarlarsak; bir ayağımız ne kadar uzağa giderse gitsin, nerelerde iyilikler ve güzelliklere sahiplik yaparsak yapalım, diğer ayağımız evimizin içinde, ailemizde olmalıdır. Aslında bu hususu da Cevâmiü’l-kelim sahibi olan Zât (sas) ne güzel ifade ediyor, kulak kesilelim: “Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerle; annenle, babanla, kız ve erkek kardeşlerinle başla. Sonra da yakınlık durumuna göre devam et.” (Nesâi, “Zekât”, 51).
Resulullah’ın (sas) hayatı özellikle de aile hayatı en dengeli en doğal bir hayattır. Onun hayatında aşırılığa yer olmamıştır. Hiçbir işte ve hiçbir durumda aşırılığa ve dengesizliğe müsaade etmemiştir. İlginçtir, ibadette bile aşırılığa izin vermemiştir. Düşünebiliyor musunuz? İbadette bile.
Buyurun, hadisi dikkatle okuyalım.
Enes b. Mâlik tarafından nakledildiğine göre, Hz. Peygamber’in nafile ibadetlerini öğrenmek üzere, sahabeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Resulullah’ın ibadetleri bildirilince, onlar bunu azımsadılar ve ‘Allah’ın Resûlü nerede biz neredeyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır.’ dediler. İçlerinden biri, ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım, dedi. Bir diğeri, ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim, dedi. Üçüncü sahabi de ben sağ olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak, asla evlenmeyeceğim, diye söz verdi. Bir müddet sonra Peygamberimiz (sas) onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi: “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en saygılı olanınızım. Fakat ben bazan oruç tutuyor, bazan tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.” (Buhârî, “Nikâh”, 1).
Sünnet Ailesi ideal ailedir. İnsanlığın kurtuluşu vasat ümmete bağlıdır.
Vasat ümmet muttaki fertlerden oluşur.
Takva sahibi bireyler de İslam’ın model olarak sunduğu Sünnet Ailesinde yetişir.
(DEVAM EDECEK)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU Arşivi