Hiç bu kadar bir şeyler kaleme alıp, aynı zamanda bu kadar kelimesiz de hissetmemiştim kendimi. Değişen dünya koşulları bazı kelimelerin gündemde kalmasının önünü kapatıyor.
Edebiyat ile ilgili son zamanlarda çıkan yapıtlarla 16. Yüzyıl yapıtları arasındaki farka bakınca
aralarında büyük uçurumların olduğunu o kadar çok hissettim ki.
" Kelimelerde insanlar gibiymiş."
Zaman ilerledikçe verdikleri duyguları da azalıyor. Fakat kelimelerin insanlardan tek ve en büyük farkı ise kelimelerin duyguyla hitap edebilmesidir. Onu içten bir şekilde kıvama getirdiğiniz de büyük bir anlam oluşturur. Değişen dünya koşulları ve insan ilişkileri, bende anlam oluşturan kelimenin kıvamını dillendirmekten yavaş yavaş uzaklaştırdığını hissettim bugün.
Genellikle yazılarımın çoğunu çocuklar ve geçememiş olan geçmişimden derliyorum. Mümkün olduğunca basit ve sade bir dille
ifade etmeye çalışırken, çağın düzenine uyum
sağlayamayan kelime bütünlüğünün ortaya çıktığını görüyorum. Bugün duygularıma tercüman olan kelimelerimin kıvamına gelebilmesi için kendimi Cizre nehrine bırakmak istedim. Nehrin, herhangi bir hiyerarşi ve baskıyla ya da bir kuralla akmadığı için, yaşadığımız dünya koşullarında doğal kalmış olması, kelimelerimi korumam için bana ilham olacağını düşünmüştüm. Nehrin
bu kadar coşkulu akması ayrı bir güzellikti. Fakat sonradan öğrendim ki; baraj kapılarının gece geç saatlerde açılmasıyla biriken suyun kendi doğasının dışında akmasını sağlıyormuş. Bu yüzden nehirden umudumu kesip modern çağda doğal kalan başka durumlar aramak
zorunda kaldım. Bu vesileyle doğal olan bir şey bulup sabahı beklemek istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.