
Prof. Dr. Nurullah AGİTOĞLU
ÇOCUK TERBİYESİ
Bir toplumun geleceğini, yarının büyükleri olan bugünün çocukları inşa eder. Geleceğin nasıl olacağını merak edenler çocuklara bakmalı ve buna göre hareket etmelidirler. En iyi yatırım çocuklarımıza yapılan yatırımdır. Zira yavrularımıza yönelik atılacak her adım ümmete ve insanlığa hizmet edecektir.
Bizim için çok değerli olan evlatlarımızın terbiyesi öncelikli konularımız içinde olmalıdır. Çocuk terbiyesinde fıtratın, dinin ve pedagojinin gerektirdiği şekilde hareket edilmelidir. Çocuk terbiyesi söz konusu olduğunda ne geleneksel yöntemler içerisinde yanlış olanlara takılıp kalacağız ne de modern zamanlarda gördüğümüz hatalı metotları uygulayacağız. Zira her iki usulün de yanlış kısımlarının ifrat ve tefrit şeklinde iki aşırı uç olduğunu görürüz.
Hani ‘az laf çok iş’ diye bir söz vardır ya. Onu çocuk terbiyesine uyarlayıp sözden, öğütten ziyade onlara davranışlarımızla ve ahlakımızla örnek olmalıyız. ‘Hâl dilinin kâl dilinden güçlü olduğu’ bilinmektedir. Etkili ve kalıcı bir eğitim böyle sağlanabilir ancak.
Şımartılma ile sindirilme arasında dengeli bir terbiye vermeliyiz çocuklarımıza. ‘Biz yaşamadık, çocuklarımız yaşasın’, ‘biz göremedik onlar görsün’, ‘dünyaya bir daha mı geleceğiz, istedikleri gibi yaşasınlar’, lafları tanıdık laflar. Ancak bu zihniyetle hareket etmenin hiç de iyi sonuç vermediğini müşahede edebiliyoruz çevremizde. Kezâ, ‘paşam, aşkım’ gibi laflarla her istenileni yapılan, yaptığı hataları kendisine anlatılmayan bir nesil, neyin doğru neyin yanlış olduğunu nasıl ve nereden öğrenecek?
‘Büyüklerine saygıyı öğrensin’, dersiniz. ‘Daha çocuktur, ileride öğrenir’, derler. ‘Şu hareket ayıptır, uygun değildir’, dersiniz. ‘Daha çocuktur ileride öğrenir’, derler. ‘Küçük yaştan itibaren ibadete alışsın, dinin tavsiyesi ve pedagojiye uygun olan budur’ dersiniz. ‘Büyüyünce kendisi öğrenir’ derler. ‘Ahlaklı, doğru ve düzgün bir fert olarak yetiştirelim’ dersiniz, ‘Baskı yapma, kendisi ileride öğrenir’ derler. Sonra bir bakarsınız ki, çocuğunuz büyümüş, o ‘ileride’ dediğiniz zaman gelmiş, ama çocuk artık öğrenmek istemiyor. Bunun suçlusu ebeveynlerdir, büyüklerdir.
Geleneksel yöntemlerin de elbette eksikleri vardı. Çocuğa özgüven verme, söz hakkı tanıma, medeni cesaret kazandırma, kendini ifade etmesine imkân verme gibi noktalarda çoğu zaman eksik kalırdı. Çocuklar biraz baskı altında yetişirdi. Kız ve erkek çocukları arasında bazen ayırım da yapılırdı. Ancak, inanın; terbiye, edeb, büyüğe saygı, komşuyla geçinme, yardımlaşma vb. hususlarda o dönemki nesiller daha iyi durumdaydı. Artısı ve eksisi ile manzara aşağı yukarı bu şekildeydi.
Modern zamanlara gelelim. Bu zamanın da avantajları var. Maddi ve teknolojik imkanlar, eğitim fırsatlarının çeşitliliği, özgüven kazanılacak bir ortamda yetişme, değer görme vb. çok şey sayılabilir tabii ki. Ancak bu zamanın dezavantajı nedir derseniz; onu da gelin beraber düşünelim.
Fazla şımartma, her istediğini alma, nimetin kadrini kavratmama, büyüğe saygıyı özellikle de yaşayarak öğretmeme, paylaşmayı gösterememe, yardımlaşmayı ve dayanışmayı yaşatamama, hata ve kusurlarını göstermeme ve düzeltmesi için yol açmama vb. davranışlarımız çocuklarımızı çoğu zaman bencilliğe, özgüven patlamasına, empati yoksunluğuna götürmektedir. Elbette bu dönemde de duyarlı aileler bulunmaktadır. Ama kendimizi kandırmayalım. Manzaranın genel itibarıyla aşağı yukarı böyle olduğunu hepimiz biliyoruz.
Peki ne yapacağız? Nasıl bir yöntem izlememiz gerekir? Zamanın getirdiği fırsatlar ve riskler arasında ‘kendimizi ve ailemizi’ nasıl koruyacağız. İşte bu mesele çok ciddi kafa yorulması gereken bir soruna işaret ediyor. Zira Yüce Rabbimizin buyruğudur, kendimizi ve ailemizi ateş(e götürecek ameller)den korumak. (Tahrim, 66/ 6)
Aslında yapmamız gereken şey çocuğun fıtratını korumaya çalışmak olmalı. Çocuğu, yaratılışına uygun yetiştirirsek; zaten iyi insan olmaya programlanmış fıtratını koruyacaktır. Zira Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hıristiyan veya Mecûsî yapar...” (Müslim, “Kader”, 22)
Bu hadis çocuğun davranışlarında ve kişiliğinin gelişiminde çevrenin ne kadar etkili olduğuna işaret ediyor. En yakınımızdan en uzağa çevrenin bizim üzerimizdeki tesirine vurgu yapıyor. Bir defa çocuk terbiyesinde, en başta bu çevre faktörü üzerinde çok durulmalı. Çocuğun fıtratını korumasına yardımcı olacak, onu iyi bir birey olarak yetiştirecek çevre(ler) içinde büyümesinin sağlanmasına çalışılmalıdır. Bu durum ayrıca, mikro düzeyde, ailelerin çocuklarının çevresine dikkat etmeleri gerektiğini de hatırlatır, bize. Birçok zararlı alışkanlığın kötü çevre edinmekten kaynaklandığını hepimiz iyi biliyoruz.
Çocuk terbiyesinde öğretmenlere, din görevlilerine, devlet kurumlarına elbette sorumluluklar düşmektedir. Ancak en büyük mesuliyet, bu konuda, malumdur ki, aileye düşmektedir. Ailede temeli atılmayan ve muhkem hale getirilmeyen bir terbiyenin sonradan verilebilmesi, imkânsız değil, ama çok zordur. Aile; şefkatin, merhametin, saygının, edebin, muhabbetin, yardımlaşmanın, fedakarlığın öğretildiği en büyük okuldur. Ailenin bu önemli işlevi hep canlı tutulmalıdır.
Ailede merhameti öğrenmeyen merhamet gösteremez. Ailede merhamet göstermeyen merhamet bulamaz. Nitekim Resûlullah’ın (sas) torunu Hz. Hasan’ı öptüğünü gören bir zat ‘Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.’ demesi üzerine Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, “Edeb”, 18)
Çocuklarımız göz aydınlığımızdır. Onların ileride bize karşı görevlerini yerine getirmelerini istiyorsak, biz şimdiden onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim Çocuklarımıza karşı görevimizi yerine getirmemiz cennete gitmemizi de kolaylaştıracaktır. Bakın bu bağlamda Hz. Peygamber (sas) ne buyuruyor: “Kim üç kız çocuğunun geçimini üstlenir, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, ona cennet vardır.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 129) Gerçek olan şu ki; iyi yetiştirilen, terbiyeli ve edepli bir şekilde topluma kazandırılan çocuklar anne babalarına cennetin yolunu açacaklardır. ‘Nebevî Konsept’ böyle ön görmekte. Bize de düşen inanarak uygulamak.
Cenab-ı Allah çocuklarımızı bize göz aydınlığı kılsın. Bizlere ve onlara dünyada ve ahirette güzellikler nasip etsin. Onlar bizim için bir yönüyle ‘imtihan vesilesi’ aynı zamanda. Rabbimiz imtihanımızı kolay kılsın. Ailesine, çevresine, yaşadığı topluma, milletine, ümmete ve insanlığa faydalı nesiller yetiştirmeyi nasip ve müyesser eylesin. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.