Zamana yenilmemezlik iksirini bize bir tek kelimeler ve akabinde oluşan cümleler verir. Zamana kayıtsız kalmamak adına da bunu takip etmeye çalışıyorum. Bir de geçmişin sömürülmemiş kelimelerini toplamaya çalışıyorum. Toplayıp, zehirlenmemelerini sağlamaya gayret ediyorum. Bunu da günümüz kelimelerini olabildiğince edebi dünyama sığdırmamakla sağlıyorum.
Çünkü;
Günümüz dünyasına ait sömürülen kelimelerin oluşturduğu cümlelerin, herhangi bir duyguya hitap ettiğini düşünmüyorum. Bir okyanusun üstünde duran fenerin verdiği ışık kadar kalan bir kaç kelimenin bunca karmaşada boğulan kelimelere bir cevap verecek gücünün kalmadığı noktasında hem fikir olduğumuzu çok derinden hissediyorum.
" Peki biz ne yaptık bu kelimeri. Nerde gizledik?"
Bu sorunun binlerce cevabı var aslında. Ama en belirgin cevabı ise doğanın ve doğal oluşun dışına çıkmamız oldu. Kelimelerimiz de öyle. Onlar da doğallığının dışına çıktı. Kabullenin, büyük bir çoğunluğunu sömürdük.
Bir noktayı bilmekte yarar var. Kelimelerin de insanlar gibi canlı varlıklar olduğunu ve onlarında beslenmeye ihtiyaçları olduğu noktası. Kelimeler bizim gibi modern kapitalizmin verdigi en sağlıksız ve pahalı yiyeceklerle değil, onlar bir tek dillerde beslenir. Ve dilin ıslak kalmış zemininde beslenir. Onu beslemedikçe, yerine istediği kelimeleri alır. Ve gelen bütün kelimeler bizi zamana karşı yenilgiye uğratır. Kalbimiz sadece ritm verir. Ve sadece doğanın değil, yapay bir hava solumuşçasına yaşamış oluruz. Yenilmiş bir şekilde. Yeni kelimeler değil, geçmişi günümüze getirecek kelimer bulmamız gerek. Tek iksir bu!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.