Şırnak’ta Kadın Olmak

Sessiz gücün, görünmeyen emeğin hikâyesi

Ben bu şehirde büyüdüm. Şırnak’ın sabahlarını iyi bilirim. Şırnak sabahları erken başlar. Güneş dağların ardından yavaşça yükselirken, sokaklara kadınların ayak sesleri çoktan karışmıştır. Kimi işe gider, kimi çocuğunu okula hazırlar, kimi küçük bir dükkânın kepengini kaldırır. Evlerin içerisinde çaylar kaynar, tencerelerden buharlar yükselir ve bir gün daha sessizce örgütlenir. Bu şehrin ritmini, çoğu zaman farkına varmadığımız eller belirler: kadınların elleri.

Şırnak’ta kadın olmak, sadece bir kimlik değil; hayatın bir direniş biçimidir. Kadınlar bu şehirde hayatın yükünü sessizce taşır. Evde, okulda, tarlada, atölyede… Her biri bir hikâye, her biri bir mücadele örneği. Çoğu zaman bu hikâyeler fısıltıdan öteye geçmese de ..

Yine de bu sessizlikte bir değişim sesi duyuluyor. Üniversitelerde okuyan genç kadınlarımız, kooperatiflerde çalışan emekçilerimiz, kendi işini kuran cesur girişimcilerimiz… Hepsi birden şehrin dokusuna yeni bir renk, yeni bir motif katıyor. Kadınlar artık sadece tanık değil, dönüşümün öznesi oluyor bu şehirde.

Geçenlerde konuştuğum bir kadın; küçük bir tekstil atölyesinde çalışıyordu. “Yoruluyorum,” dedi, “ama kazandığım her kuruş bana fazlasıyla güç veriyor.” Bu sözde öyle derin bir anlam vardı ki... Şırnak’ta kadın olmak, yorulsa da vazgeçmemek demekti aslında. Onu güçlü ve özel kılan da buydu zaten..

Belki Şırnak bir anda değişmeyecek. Ama ben kalpten inanıyorum; bu şehirde her sabah çaylar demlenirken, bir kadın yeniden başlıyor mücadelesine. Kendi için, çocukları için, bu toprak için. Ve gerçek değişim, tam da o sabahların sessiz direnişinde büyüyor..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Leyla EDİŞ Arşivi