
Sedat Sevim
İçimizdeki Beyaz Kürtler
Tarihsel bir dönemeçten geçiyoruz. Barış, uzunca bir süredir sadece bir kelime değil, bir umut, bir özlem olarak halkın dilinde ve yüreğinde. Devletin attığı adımlar, karşılıklı diyalog çağrıları; evet, bunların halk nezdinde mutlaka bir karşılığı olacaktır. Ama gerçek bir barışın yalnızca silahların susmasıyla değil, adaletin konuşmasıyla mümkün olacağını unutmamalıyız.
Toplumsal barış diyorsak eğer, işe en çok yara alan yerden başlamamız gerekir. Ve bu coğrafyada hiç şüphesiz Şırnak’tır. Yıllardır çatışmanın, yoksulluğun, ayrımcılığın gölgesinde yaşayan bir halktan söz ediyoruz. Ama sadece devletle yaşanan sorunlardan değil, halkın içindeki adaletsizlikten de söz etmemiz gerek artık.
Bugün burada bir başka gerçekle yüzleşiyoruz: İçimizdeki beyaz Kürtlerle.
Kim bu beyaz Kürtler?
Halkla aynı dili konuşup halkın yaşadıklarından bihaber olanlar... Yasaklar döneminde sessiz kalıp, normalleşme sürecinde ilk zenginleşenler... Bir evde dört kişi liyakatsizce memur olurken, yanında oturan üniversite mezunu genç onlarca yıldır işsiz olanlar... Halkın adına konuşup halkla bağını koparmış, kendi çıkarına düzen kuranlar... Yanında çoluk çocuk çalıştırıp onları sömürenler, devleti dolandırmaya çalışıp faizle köşelik olanlar…
Biz Türklerle elbette barışırız. İnsani bir zeminde, eşit yurttaşlık temelinde, karşılıklı acıları anlayarak bir ortak yaşam kurabiliriz. Ama asıl soru şudur: İçimizdeki bu düzeni sömürenlerle nasıl barışacağız?
Toplumsal barış, yalnızca bir ulusun bir başka ulusla ilişkisini düzenlemek değildir. Aynı zamanda toplumun kendi içindeki sınıfsal, ahlaki ve insani ilişkilerini de gözden geçirmesi anlamına gelir. Eğer Şırnak’ta bir gencin umudu, bir başka ailenin torpiliyle yok oluyorsa; eğer liyakat yerine aidiyet, hak yerine hile geçiyorsa; orada hangi barış gerçek olur?
Barış sadece silahların değil, ayrıcalıkların da susmasıyla mümkündür. Biz bu barışı sadece devletten değil, içimizden de talep ediyoruz. Adil, şeffaf, hesap verebilir bir düzen istiyoruz. Bunun için önce yüzleşme, sonra mücadele gerekir.
Gerçek barış; devletle, halkla ve kendi içimizle yapılan barıştır.
Ve belki de en zor olanı, işte budur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.